admin
(0 comments, 138 posts)
This user hasn't shared any profile information
Posts by admin

Denetim ve “Islık Çalma”
Tam olarak Türkçe ‘ye çevrilememesi münasebeti ile çeşitli kaynaklarda da görüleceği üzere, bilgi uçurma, bilgi ifşası, gammazlama, ele verme, jurnalcilik, ajanlık, içerdeki hain v.s. gibi olumsuz ifadeler ile yer almaktadır.
Başlığın bir anlamda okuyucuya bir şeyler vermek gibi algı yaratan bir tarafı vardır.
Yazım teknikleri açısından baktığımız vakit, teknik anlamda böyle bir kurala göre, başlık aslında konuyu anlatan ve girişte tanımlama faslından sonra, gelişmede başlıkta geçen terimleri açıklayan, detaylandıran, sonuç bölümünde de kıssadan hisse çıkarılabilecek derslerin yazıldığı bölüm şeklinde, okuyucunun dünyasına bırakılır.
Dolayısı ile farklı dünyaların dışa vurumunda ise, Biz de bir diğer yazı için kaleme sır vermeye başlarız.
Konumuzu oluşturan işte bu “Islık Çalma” nedir o zaman?
Islık Çalma aslında “Whistleblowing” adlı terimin Türkçe de tam olmayan karşılığıdır. Bazı yerlerde her ne kadar İngiliz polis teşkilatının bir suçluyu önceden uyarma tekniği olarak gösterilse de, aslında “İlk “ıslık çalma” olayı, Amerikan Bağımsızlık Bildirisi imzalandıktan bir süre sonra (1777) ABD Deniz Kuvvetleri’nin başındaki Amiral Esek Hopkins’i görevinden etmişti. Amiral Hopkins’i İngiliz savaş esirlerine yaptığı işkencelerden dolayı Kongre’ye şikâyet eden iki üst teğmen, hiç de hesapta yokken ABD’de herhangi bir vatandaşın kamu görevlilerini görevi kötüye kullanmakla şikâyet edebilmesi hakkının önünü açmıştı.”
Tam olarak Türkçe ‘ye çevrilememesi münasebeti ile çeşitli kaynaklarda da görüleceği üzere, bilgi uçurma, bilgi ifşası, gammazlama, ele verme, jurnalcilik, ajanlık, içerdeki hain v.s. gibi olumsuz ifadeler ile yer almaktadır.
Bir başka doğrudan bakacak olursak, whistleblowing etik kurallar çerçevesinde ahlaki ve kanuna uygun olmayan ve devamlı olarak suistimal edilen eylemlerin duyurulması ile ortadan kaldırılması maksadına yönelik, tamamen insan ve vicdan arasına sıkışmış bir “ sorun giderme” olarak da ele alınabilir.
“Üstün bir “sivil erdem” (civic virtue) davranışıdır. “
Whistleblowing ’in firma sadakatine karşı bir hainlik olarak algılanması düşünülebilir ve fakat etik kurallar bağlamında dürüstlüğü ön plana çıkaran cesur davranışlar olarak da görmek mümkündür. Yasa dışı illegal durumları çalıştıkları firmada fark ederek, etik dışı olarak kabul edilen davranış ve uygulamaları ifşa ederek ortaya çıkaran bu insanlara da whistleblower denilmektedir. Bu davranışlar nerden baktığınıza göre değişiklik göstererek “ yüksek bir kişisel sorumluluk ahlakının gereği, diye bir anlamda “Vijdani redçi” (conscientious objectors) olarak da adlandırılabilir. “
Popüler kültürle Russel Crowe’un başrolünü oynadığı ‘Köstebek’ filmiyle buluşan ve daha geniş kitlelerce tanınır hale gelen “Whistleblower” yani bilgi ifşacılığı eylemi, zorlama veya zorunluluktan ziyade gönüllülük esası içinde yapılır.
Devlet kurumları veya firmalar çalışanlarına ne kadar güvenebilecekler?
Bu tür bir sorgulama inanıyorum ki, bütün şirket üst düzeylerinde tartışılan bir süreçtir.
Diğer yandan ise toplum yararı vb. uğruna, işlerinden ve sosyal güvencelerinden olmayı göze alan bu kişilerin, aslında birer idealist mi yoksa birer hain mi olduğu sorgusunu su yüzüne çıkartıyor.
O zaman konuyu hukuki açıdan da değerlendirmek de yarar var. Bu defa yukardaki sorumuzu değiştirerek, tarafların karşılıklı olarak nelere maruz kalacağı hususunda, fikir sahibi olabiliriz.
Öyleyse,
Şirketlerin büyük sırlarını korkusuzca ifşa eden bu kişiler, ne derece koruma altındalar?
Enron, WorldCom, Parmalat vb. firmalarda yaşanan denetim skandalları sonrası özellikle yeni yasalarla desteklenerek, önlemler alınmaya çalışılmıştır.
Ya bunları ortaya çıkaran bilgi ifşacıları hakkında ne tür koruma veya geleceklerini garantiye alacak hangi tedbirler alındı?
Dolayısı ile bilgi ifşa etmenin avantajları ve dezavantajları muhakkak vardır.
Bu gibi hukuk konularının ivedilikle halledilmesi gerekir ki, dünya interlandında günümüzde en önemli sorunların başında denetim sonucunda ortaya muhasebe hata, hile ve skandalları çıkmaktadır. Yaşanan bu ahlakdışı/etikdışı davranışların ve hilelerin ortaya çıkarılmasında bilgi ifşası (whistleblowing) önemli bir araç olarak kabul edilmektedir.
Özellikle burada üzerinde durulması gereken halka açık şirketler de meydana gelen veya gelebilecek sahtekârlıkları ortaya çıkaran ve bunları ihbar edenlerin kendi bulundukları konumlarını koruyarak, firma içinde diğer çalışanlar nezdinde herhangi bir ayrımcılığa tabi tutulmamalarını kanun ile güvence altına alınması gerekmektedir.
Denetim öncelikle içsel olarak karşımıza gelirken, dış denetim bu kontrolün neticesinde bir hata olup / olmadığı veya yolsuzluk ile hile varsayımına bakar. Firmaların yaşadığı yanlışlıklar hata ve hile şeklinde karşımıza çıkar. Hata bilmeden ve istemeyerek yapılan bir davranış olmasına rağmen, aynı şeyi hile için söylemek mümkün değildir. Hata bilmeden yapılan yanlışlık iken hile bilerek yapılan yanlışlıktır. Hile; varlıkları kötüye kullanma ve hileli finansal tablolar olmak üzere iki şekilde ortaya çıkar. Değişen ve gelişen teknoloji karşısında yapılan hileleri bulmak ve ortaya çıkarmak teknik ve karmaşık bir iştir. Kolay değildir.
Etik dışı bu faaliyetlerin önlenmesi, büyük oranda çalışanların sosyal denetim eylemlerine, denetim kuruluşlarına ve denetçilere düşmektedir. Tabii olarak bilgi ifşası, devlet ve özel sektör kurumlarında örgüt içi hiyerarşik düzenin kuvvetlendirilmesinde, hataların ortaya çıkarılmasında ve hile ile yolsuzluklara karşı iç kontrol sisteminin etkinliğinin arttırılmasında da bir araç olarak kullanılmaktadır.
Ne yazık ki, birçok denetim kuruluşu ve denetçiler ise denetledikleri firmalarda karşılarına çıkan yolsuzluk, hile ve suistimallere şahit oldukları halde, bunları ifşa etme ve bilgi ifşası eylemi yapıp yapmama konusunda kararsız kalmaktadırlar. Ya da kendileri de o sarmalın içinde yer alıyorlar.
Toplumsal fayda yahut tersi olarak da kişisel çıkar ikilemi de olsa, whistleblowerslar denetim camiasında denetçilerin ve kamuoyunun dikkatlice takiplerinde olacaklardır.
İçimizdeki İrlandalılardan öğreneceğimiz çok şeylerin (!) vatan ve millete daha iyi bir “ arzu edilen düzenin “, yürürlükteki hukuk kuralları doğrultusunda sağlanması ve korunması için ıslık çalanları hain olarak damgalamaktan imtina ederek, illegal olan etik dışı davranışları korkusuzca ifşa edebilen, bağımsız denetim olgusunun toplum algısına yerleşmesine dair, her türlü tedbirin alınması vazgeçilmezdir. 17.10.2015
Saygılarımla…
Selahattin İPEK
Bağımsız Denetçi
bdselahattinipek@gmail.com
Kaynak:
* Serpil Çiğdem – Büro Yönetiminde Whistleblowing ve Etik İlişkisi
* Bilgi İfşası (Whistleblowing) ve Denetim – Doç. Dr. Süleyman UYAR – Arş. Gör. Esin YELGEN
* İçerdeki Hain ya da İdealist? Whistleblower – Deniz ERALP

Denetim ve Hukuk Bilimi İlişkisi
Denetim, fiili olarak firmanın ve iş sahibinin haklarının korunmasının yanında, çalışanların ve ortaklarının, kamuyu aydınlatma adına ve doğru yönlenmeler ile, doğru girişimlerde bulunmak üzere denetlenen, bağımsız olarak yapılması gereken dış denetim ilişkisinin doğruluk ve dürüstlük prensibinde hukuki altyapısı ve standartları olan, ancak tarafları itibariyle psikolojik ve sosyal etkileşim gerektiren bilimsel bir faaliyettir.
Denetimin kaynak kodlarını ele alarak, nereden ve ne şekilde hangi ihtiyaçlara dayanarak ortaya çıktığının tespitine ulaşmak mümkündür. İnsanlık bu anlamda kapalı gibi görünse de açık kaynak kod gibi
“ daha iyi bir düzen “ bulabilmenin peşinde, katkı ve paylaşım içinde olmuş ve denetim olgusunu işte bu kazanımların sürekliliği için hayata geçirmiştir.
Denetimin bu anlamda geniş bir yelpazede kapsam belirleyicilik yönünde ilişkili olduğu disiplinler olarak, elde edilen kazanımların herkese eşit ve adalet içinde uygulanarak korunmasını sağlamak maksadı ile Hukuk, kayıtlamayı doğru ve gerçek belgelemeye dayandıran Muhasebe, doğru yönetimin nasıl olması gerektiğiyle ilgilenen Yönetim, kamu hizmetlerinin siyasal erk eliyle eşit dağıtılıp dağıtılmadığının tespitini yapan mali, idari ve yargı denetimi şeklinde kendisini gösteren Kamu Yönetimi ve denetim faaliyetlerinin icrasında, üretilen kamusal hizmetin üretim performansının ve bu arada denetimin bizzat kendi “denetim hizmetinin” üretiminde verimlilik, etkinlik ve tutumluluğunun (VET) değerlendirilmesinde faydalanılan İktisat bilimlerini sayabiliriz.
Denetimin tarihi, Hz. Yusuf ‘un doğduğu ve Kral Ninova ‘nın ismini taşıyan Asur başkenti Ninova kentinde başlayarak, bir çok evrimlerden geçerek günümüze geldiği kaynakçalardan görülebilmektedir.
Oldukça eski dönemlere kadar uzanan ve günümüzde güçlü emperyalist şirketlerin can damarı olan denetim hususunun, uzun ve hassas olması münasebeti ile, ufuklarda bir aydınlanmaya vesile olacak başlıklar üzerinden, ilişkili bulunduğu disiplinlerden, hukuk bilimi üzerinden hareketle, özet vermeye çalışacağım.
Pozitif bilim, her hal ve halükarda zaten bir şekilde yaşatılan, günümüze kadar gelmiş, yani var olan tüm kanun hükümlerinin kabullenişi ile başlayarak bu yasaları açıklama gayretinde olan çalışma ve çabaların tamamını oluşturur. Diğer bir tabiri ile, tarihi noktaları bir kenara bırakarak, şimdiki zamanı kapsayan “ hukuk kurallarının “ tümünü kabul ederek, detaylandırıp, topluma indirgeyen çalışmaları yapar.
Hukuk terminolojisini üst bir algı olarak ele alırsak, türevlerini veya disiplinlerini, anayasa hukuku, idare hukuku, ceza hukuku, medeni hukuk, ticaret hukuk gibi ifade etmek mümkündür.
Amaç, tüm bu disiplinler ile beraber, bir kurallar veya fikirler sistemine ulaşmaktır.
Zira hukuk düzeni bir değerler ve inançlar sisteminin somutlaşması, harekete geçirilmesi demektir.
Keza, hukuk kuralları, koyucuları tarafından “daha iyi” bir düzen yaratmak amacıyla konulurlar.
Hiyerarşik bir anlatımla betimlemeye çalıştığımız hukuk sisteminin olmazsa olmaz kabul şekillerinden biri de inanç düzeyinde olanıdır. Bir başka deyimle irade dışı olanıdır. Bunun değişmez hükümler içermesi ise toplumsal psikoloji ve sosyolojik yan disiplinler ile ifade edilmesi gerekir. Yani somutlaştırılması gerekir.
Maddi anlamda hukuk kuralları ile toplumlar yönetilir gerçeğinden yola çıkılarak sistem oluşturulur.
Hali ile, körü körüne inanma ve diğer fikirleri kabul etmemeyi (!) öğreten din eğitimlerinden uzak durmak gerekir. Ya da askeri militarist toplum düzeninden uzak kalmak gerekir. Doğru ve yanlış üzerinde yorum yapabilme erki olmayan birey, kayıtsız ve şartsız inanmak zorundadır. Hali ile konumuz dışıdır.!!!
Daha iyi bir “ arzu edilen düzenin “, yürürlükteki hukuk kuralları ile sağlanması ve korunması nasıl olacak ?
Tüm bu hukuk kuralları vasıtası ile yani doğru ve yanlışı bulabilmek adına ortaya konan ütopyanın, gerçekleştirilebilmesi adına ve korunması için, nelerin yapılıp yapılmadığı, yapılmış veya yapılmakta olan faaliyetlerin ise düzenin temelini oluşturan hukuk sistemine uygunluğunun kontrol edilmesi ancak
“ denetim ” yolu ile mümkündür.
Denetimin buradaki “ arzu edilen düzen “ ile ilişkisi ise, yapılan iş ve işlemlerin, hukukun genel varlığından yola çıkarak üretilen hukuk kurallarına uygun yapılıp yapılmadığı ile ilgilenir olmasıdır.
Ancak denetim ile hukuk arasındaki ilişkiyi de genel olarak değerlendirirsek, her iki disiplinin amacı da aslında “temiz ve arzu edilen bir düzenin” sağlanmasıdır.
Bir başka bakış açısından ise, ortak nokta ise her iki bilimin“meşruiyet”i arama ve sağlama amacında olmasıdır.
İş ve eylem koyma kabiliyetinde olanların, yapmış oldukları bu faaliyetlerin uygunluk denetimlerinin, yargısal denetim (Anayasamızın 125. maddesi) marifetiyle, hukuka uygunluklarının yani meşruluğun varlığının aranması ve araştırılması bakımından amaca hizmet etmektedir.
Hukuk ve denetim arasında meşruiyetin aranmasında ve sağlanmasında diğer bir ortak nokta, her ikisinin de “kanıt” kaynaklı sonuca ulaşmayı hedef almasıdır.
“ Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz ” mottosundan yola çıkacak olursak, kanıtsız suç olmaz diyebiliriz. Şimdi dikkatle analizimize devam edecek olursak; denetimde de elde edilen bulguların yeterli ve uygun denetim kanıtı ile desteklenmesi gerekmektedir.
Bunun için denetim mesleğini uygulayıcılar, çeşitli kanıt toplama teknikleri kullanarak denetim görüşlerini destekleyici kanıtlar elde ederler.
Mali denetimde “kanıt toplama” terimi, geniş bir çerçevede değerlendirildiğinde, denetçinin bilançonun doğruluğuna ilişkin bir görüş oluşturmak için yapmış olduğu faaliyetlerin büyük çoğunluğunu kapsamaktadır.
Harcama yerleri ile alakalı olmak üzere yapılan masrafların, muhasebe biriminde yürütülen iç çalışmalar ile bu mali işlemlerin doğruluğu (hatadan arınmışlığı) ve gerçekliği, belgeye dayanmış olup olmadığı, muhasebe düzeninin yeterliliği, kanun tüzük ve yönetmeliklere uygunluğu araştırılır.
Bu denetimin sonucuna göre bilanço muhasebeye uygun, muhasebede belgeye uygun ve tek düzene uygunsa işlem tamam ve uygunluk denetimi de gerçekleşmiş olmaktadır..
Önemli olan bu uygunlukta belge düzeni nasıl olmalı ve senelerce sorumluluk olgusunun nasıl bir stres ile yük olarak işi yapanı psikolojik yıpranmaya maruz bırakacağı düşünmek gerekir.
O haldemali denetim bilanço hakkında maddi hatanın olmadığına dair “makul güvence” sağlamak için dizayn edilmiştir. Bundan dolayı denetçi imkânı olsa bile kesin ve tam güvence verme gibi bir girişimde bulunmayacaktır.
Görüldüğü üzere, hukuk nasıl ki hükmün verilmesinden evvel kanıt ve ispatı şart koşuyorsa, denetim de denetime konu edilen hakkındaki iddiaların ve denetim görüşünün kanıtlara dayanmasını zorunlu kılmaktadır.
Denetim, hukuk kavramından daha geniş bir kavramdır. Mesela verimlik, etkinlik ve tutumluluk yönünden yapılan VET denetim türünde hukukla bir ilişki söz konusu değildir.
Denetim ve hukuk arasındaki ilişki; denetim tarafından ele alınacak olursa, yukarıda bahsedildiği üzere denetim türleri bağlamında “uygunluk denetimi” yahut denetim hedefleri açısından “uygunluk hedefi” konusunda kurulabilir.
Sonuç olarak, denetim faaliyeti, yürürlükteki bu hukuk kurallarından alınan yetki ile ve hukuk kurallarının çizmiş olduğu çerçevede icra edilmektedir.
Saygılarımla…13.08.2015
Selahattin İPEK
Bağımsız Denetçi
bdselahattinipek@gmail.com
Kaynak:
Denetimin İlişkili Olduğu Disiplinler Üzerine Bir Değerlendirme – S.Tunahan BAYKARA
![]() |

Yaptırılmayan Dış Denetimin Sonuçları?
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) denetime ilişkin hükümlerine göre bağımsız denetim yaptırmayan firmaların, katlanacakları birtakım sonuçlar vardır. Bu sonuçların müsebbibi olan ve dış denetimi göz ardı eden yöneticilerde hali ile hak ettikleri cezalara katlanmak zorunda kalırlar.
Denetime tabi olan şirketler her nasılsa eğer denetim yaptırmazlar ise bu durumda direk bir cezai müeyyide ile karşılaşacakları hukuki pozisyonları yoktur.
Fakat buna neden olan yöneticilerin cezai sorumluluğu bulunmaktadır. Yani TTK ‘na göre bu durumu aralamak gerekirse finansal tablolarını, kriterlere uygunlukları olduğu halde denetime tabi tutmayan şirketler bu tabloları hiç düzenlenmemiş sayılacaklardır. Dolayısıyla finansal tabloları düzenlemeyen firmanın sorumlularının, cezai sorumluluğu bulunmaktadır.
Bu detaylandırma gereği, Denetime tabi olunduğu halde denetim yaptırılmayacak olunur ise, TTK 553’üncü madde uyarınca, yönetim kurulu üyeleri firma adına sorumlu tutulabilecektir.
Birde TTK ‘na tabi olmayan -ki dış denetim usul ve esasları ile bu denetimi yapan denetçiler KGK ‘nın kapsamındadır- ve fakat özel kendi iç düzenlemeleri ile var olan SPK, BDDK, EPDK gibi ortada olan kurumlar var ki, onlarda kendi düzenlemeleri çerçevesinde sorumlular hakkında ceza kesebilmektedirler.
Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca 2015 yılı için bağımsız denetime tabi olma kriterleri olarak;
a- Aktif toplamının 50 milyon TL ve üstü Türk Lirası olması,
b- Yıllık net satış hasılatının 100 milyon TL ve üstü Türk Lirası olması,
c- Çalışan sayısının 200 ve üstü olarak belirlenmiştir.
Şirketlerin bağımsız denetime tabi olması için yukarıda belirtilen üç ölçütten ikisini üst üste iki hesap dönemi sağlaması gerekmektedir. Birbirini takip eden hesap dönemlerinde sağlanan iki ölçütün, aynı ölçütler olması şartı bulunmamaktadır.
TTK’na göre kriterler eşiğini geçen her firma bağımsız denetime tabi iken (TTK Mad. 397/4), yine denetime tabi olan şirketlerin ve şirketler topluluğunun finansal tabloları Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca yayımlanan uluslararası denetim standartlarıyla uyumlu Türkiye Denetim Standartlarına göre denetlenir (TTK Mad.397/1).”
Denetime tabi olanlar, hazırlanmış olan finansal tablolarının denetimden geçip geçmediğini, denetimden geçmiş ise denetçi görüşünü ilgili finansal tablonun başlığında açıkça belirtmek zorundadır. Bu hüküm, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu için de uygulanır. Denetime tabi olduğu hâlde, denetlettirilmemiş finansal tablolar ile yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, düzenlenmemiş hükmündedir (TTK Md. 397/2).
Denetlenmemiş finansal tabloların varlığı halinde, genel kurul tartışmalı hale gelerek mali verilerin incelenerek, gündeme alınması ve ibrası söz konusu bile olmaz.
İncelenemeyen, genel kurulda tarafların görüşlerine sunulamayan ve ibra edilemeyen bu durum neticesinde , “ finansal tablolara, yönetim kurulunun yıllık raporuna, yıllık kar üzerinden tasarrufa, kar payları ile kazanç paylarının belirlenmesine, yedek akçenin sermayeye veya dağıtılacak kara katılması dâhil, kullanılmasına dair kararlar alınamaz.
Hatta kredi kullanan firmaların bilançolarını bankalar dahi kabul etmeyebilecektir.
Finansal tabloların düzenlenmemiş sayılması şirketin;
- Kar dağıtmasına,
- Sermaye artırmasına,
- Sermaye azaltmasına,
Engel olur.
Finansman sağlayan şirketlere mali tablolar sunulamaz. Bu durum kredilendirmeyi etkiler. Mali tabloları YMM ve MM’ler tarafından onaylanamaz.
Denetçi seçilmemesinden doğacak zararlardan yönetim kurulu sorumlu olur.
Seçilen denetçinin bağımsız denetime tabi şirketlere ait internet siteleri üzerinden duyurulmaması durumunda Türk Ticaret Kanunun 562. maddesinin 12. bendi gereği 1524. maddede öngörülen internet sitesini oluşturmayan şirketlerin yönetim organı üyeleri, yüz günden üçyüz güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır (Para cezası günlük 20 TL -100 TL olup 300 gün için 6.000 TL – 30.000 TL dir -TCK Md. 52/1- Genel kurulun bağımsız denetim raporu olmadığı halde bu konuda alacağı kararlar, yok hükmündedir.”
Sonuç olarak denetime tabi olunduğu halde denetim yaptırmayan firmaların, öncelikli olarak genel kurulları ve sonra yürütmeyi sağlayan yönetim kurullarının, telafisi zor yaptırımlarla karşılaşmaması için dikkat etmeleri gerekmektedir.
Kaynak:
-6102 Sayılı TTK
-Bağımsız Denetim-Ymm Esra Deniz Demirçalı
-Bağımsız Denetim Kalktı Mı?- MuhasebeTR.com

Bayram Tebriği
Kurban, dilinde ettiği duayı, eli ile teyit edenlere bir ödüldür. Teslimiyetlere..
İnsanın kendi içinde vazgeçemediği dünya ve dünyalıklarından feragat ederek, bir çocuk gülüşü savurduğu tebessümlerin günüdür.
İçimizdeki İsmail ‘lerden vazgeçtiğimiz anda Yaradan Bizlere hem O ‘nu bağışlar ve hem de karşılığında Kurban ‘ı.
Çocuk sesleri ile dolu bir muhabbetle bayramınız hediye olsun…
Selahattin İPEK
Bağımsız Denetçi
Mesleki Etik İlkelere Uyma
Bağımsız Denetim Yönetmeliği bilindiği gibi Resmi Gazete ‘de 26.12.2012 tarihinde, 28509 Sayı ile yayınlanmıştır
Yönetmelik esasları çerçevesinde birçok konu meslek ve meslektaş açısından, kanuna uygun olarak bölüm ve başlıklar halinde açıklanmıştır.
Bu yönetmeliğin Mesleki etik ilkelere uyma başlıklı 21’inci maddesinde,
“ (1) Denetim kuruluşları ve denetçiler;
a) Dürüstlük; bütün mesleki ve iş ilişkilerinde dürüst, açık, doğru ve güvenilir olmak,
b) Tarafsızlık; önyargıların, temayüllerin, çıkar çatışmalarının veya başkalarının nüfuzlarını kötüye kullanarak meslek veya işle ilgili muhakemelerini ve kararlarını etkilemesine izin vermemek,
c) Mesleki yeterlik ve özen; uygulama, mevzuat ve denetim tekniklerindeki güncel gelişmeler ışığında, mesleki bilgi ve beceriyi, denetlenen işletmelerin yeterli denetim hizmeti almalarını temin edecek bir seviyede tutmak ve TDS’ye uygun bir şekilde ve özen içinde hareket etmek,
ç) Sır saklama; mesleğin icrası sırasında elde edilen bilgilerin gizliliğine riayet etmek; söz konusu bilgilerin açıklanması için yasal veya mesleki bir hak veya görevin bulunması durumu saklı olmak kaydıyla, uygun ve belirli bir yetki olmaksızın bu tür bilgileri üçüncü kişilere açıklamamak ve kendisi veya üçüncü kişilerin çıkarlarına kullanmamak,
d) Mesleğe uygun davranış; ilgili mevzuata uymak ve denetim mesleğinin itibarını zedeleyici fiil ve davranışlardan kaçınmak, şeklindeki ayrıntıları Kurum tarafından belirlenecek mesleki etik ilkelere uymak zorundadır.
(2) Denetim kuruluşları, denetçiler ve denetime katılanlardan, her bir denetimden önce ve her halükarda yılda en az bir kez, bağımsızlık, tarafsızlık ve sır saklamayla ilgili kuruluş politika ve süreçlerine uygun davrandıklarına ve davranacaklarına ilişkin yazılı taahhüt alır. Denetçiler ve denetime katılanlar, denetime başladıktan sonra birinci fıkrada belirtilen hususları olumsuz yönde etkileyebilecek hususların ortaya çıkması halinde ise, bu durumu denetim kuruluşuna yazılı olarak bildirir. “
hükümlerine yer verilmiştir.
Geçmişten gelen doğru ya da yanlış birçok eksikleri ve neticesinde de sorunları tartışarak günümüzü boş, hantal, biçarelikte geçirmeden, dersler çıkararak geleceğe hazırlanmamız lazım. Gelecek ile alakalı devamlı olarak, herkesin kendine göre bir kâhinliği mevcuttur elbet. Dünya artık uzak ifadeler yerine, hemen yanı başımızda ki komşumuz gibi algılarımıza girmiş ve buna sebep olan ise, bilişim çağının devamlı olarak inovasyon halinde sürgit olmasının payıdır. Lakin toplumsal dünya düzeninde, tüm bu gelişimlere uyum sağlayarak, yarını düşünmeden geçirebileceğimiz bir sosyoekonomik hayat düzeninin de, kendine göre uyulması gereken kuralları vardır. Tıpkı aslında Roma’dan beri demir çağına girmiş insanlığın, bu vesile ile buluştuğu beton teknolojisi hala kendi konumunu korumakla beraber, an itibari ile bilgi, bilişim toplumuna evirilen insanlığın, beton gibi sağlam olması gereken ahlak ve etik kavramlarına odaklanması gerekmektedir.;
Etik, erdem ve değerler silsilesinden, iyi, kötü veya doğru, yanlış niteliklerini ve temellerini araştıran bir feylesof yaklaşımdır. Meslek ahlakı ve meslek etiği olarak ele alınacak olursa, iyi ve kötü veya doğru, yanlış ahlakından; genel kabul görmüş meslek ile alakalı kurallar bütününde ise etikten bahsetmek gerekir.
Yönergede ele alınan iki üst madde ve yine bu maddelere ait alt maddeler, denetim kuruluşları ve denetçilerin uyması gereken kuralları açıklar.
Genel bir çerçeve çizmek gerekirse eğer, denetim kuruluşları ve denetçilerin, denetim görevlerini yerine getirirken dürüst olma, tutarlı doğru karar alma, tarafsız olma ve mesleki davranışlarına özen gösterme gibi kurallara uymak yükümlülüğü vardır.
Mesleki Etik İlkelere Uyma, aynı zamanda denetim kuruluşları ve denetçilere olan mesleki etik kavramının iyi ve doğru algılanmasına yönelik ahlaklı bir düşünceye de olanak sağlamaktadır.
İyi bir meslek insanı, içinde var olduğu sektörün, her kötü hile ve şüphe yollarını bilir ve fakat iyiliğin yolundan gider.
Ya yoksa dürüstlük ve şeffaflık ilkelerinin faziletinden bahsetmek, gerçekleşmeyecek hayale yazılan bir senaryodan başka bir şey değildir. 13.09.2015
Saygılarımla…
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
Yukarıdaki Yazı muhasebetr web sitesinde (http://www.muhasebetr.com) Yayınlanmıştır..

T E Ş E K K Ü R . .
“Bağımsız Den
etimde Kalitenin Artırılması” Bloomberg Bağımsız Denetim ile İlgili Söyleşi
Uluslararası Bağımsız Denetim Kongresi, Değerli Katılımcılar ile, Kurumumuz tarafından 8-9 Eylül 2015 tarihlerinde İstanbul’da The Marmara Otelinde “Bağımsız Denetimde Kalitenin Artırılması” konulu Uluslararası Bağımsız Denetim Kongresi başarılı bir şekilde tamamlanmıştır.
ULUSLARARASI BİR KONGREDE ÖNEMLE UYULMASI GEREKEN KURALLAR VARDIR.
MESELA MİLLİ MARŞ OKUNMASI ETİK BİR DAVRANIŞ BİÇİMİ DEĞİLDİR.
VE FAKAT ENDER DURUMLARDA BU GİBİ KURALLARA İNSİYATİF GÖSTERİLEMEYECEĞİ GERÇEĞİNDE TÜM KATILIMCILAR HEM FİKİR ETMİŞLERDİR.
YABANCI KONUKLAR ÖNCEDEN NAİF VE NAZİK BİR BİÇİMDE UYARILARAK, TÜM ŞEHİTLERİMİZE RAHMET, GERİDE KALANLARINA İSE METANET DİLENEREK, SAYGI DURUŞU VE ARDINDAN İSTİKLAL MARŞI OKUNARAK, TERÖR LANETLENMİŞ, SAYIN MALİYE MÜSTEŞARI SEYİT AHMET BAŞ ‘IN AÇILIŞ KONUŞMASI İLE KONGRE BAŞLAMIŞTIR.
Ülkemiz açısından henüz yeni bir meslek olan Bağımsız Denetçilik ve Denetim Mesleği konularında dünya otoritelerinin yetkililerinin konuşmacı olarak katıldığı kongre son derece faydalı olmuştur.
İlgi ve alakanın yüksek olduğu kongreyi, aşağıda bazı başlıklar altında sizleri bilgilendirerek hatırlatmak istiyorum: Kongrenin genel ve temel amacı, ülkemizde bağımsız denetim ile ilgisi olan tüm paydaşlarımızın bağımsız denetimde kalitenin önemi konusundaki farkındalığını artırmak ve ayrıca denetim mesleğinde gerek yerel gerekse küresel ölçekte öne çıkan güncel konular ve tartışmalar hakkında katılımcıları bilgilendirmektir.
Davos tarzı olarak tabir edilen; koltukların yan yana dizilip panelistlerin yüzleri salona dönük olarak oturacakları şekilde salon organize edilmiş olup, kongre süresince Türkçe-İngilizce anlık profesyonel tercüme hizmeti verilmiştir.
Panelistlerin özenle seçildiği gözlemlenmiştir. (Aşağıda oturumları ve katılımcıları tablo halinde görebilirsiniz)
Özellikle bir katılımcının senaryosunu kendi yazıp oynadığı (!) BT ve Denetimin Kalitesi Üzerine Etkisi oturumunda düşüncelerini anlatan (Kaya KAZMİRCİ, ISACA İstanbul Şubesi Eski Başkanı) katılımcının, resmen YMM reklamı yaparak, kenidne hoş olmayan müşteri bulma taktiklerinde şımarık tavrı hoş olmamıştır.
Tabi ki SMMM ‘leri demoralize etmiştir.
Yine aynı otorumda, bigfour şirketlerin Türkiye ayaklarını oluşturanların kendine has, özgüven şımarıklığını da ele alarak düşünmek gerektiği apaçık ortadadır.
Bu istisna durumdan ari olarak, ilk olması nedeniyle son derece başarılı bir organizasyon olduğu katılımcılar tarafından ifade edilmiştir. Bunda sonra Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca gerek yurtiçi gerekse uluslararası bağımsız denetim kongrelerinde 500 kişilik solanların yetmeyeceği en azından 3 -5 katı büyüklüğünde salonlara ihtiyaç duyulduğu görülmüştür.
Bu başarılı organizasyona emeği geçen tüm Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu çalışanlarına TEŞEKKÜR eder, bundan sonraki organizasyonlarınızı da en kısa zamanda yapılmasını bekleriz.
KONGRE ‘NİN DEVAM ETTİĞİ SÜRE İÇİNDE BLOOMBERG TV CANLI YAYININDA SAYIN SEYİT AHMET BAŞ VE YABANCI KONUKLARIN DA KATILDIĞI DENETİMDE REGULASYONLARIN KONUŞULDUĞU BİR PROGRAM YAPILMIŞTIR. TAMAMINI AŞAĞIDA RESMİN ÜZERİNE TIKLAMAK SURETİ İLE SEYREDEBİLİRSİNİZ..
T.C. Maliye Bakanlığı Müsteşarı (E.KGK Başkanı) Sayın Seyit Ahmet BAŞ ‘ın Bloomberg Televizyonunda katılmış olduğu Bağımsız Denetim ile İlgili Söyleşi ‘nin videosu…
08/09/2015 Sabah | 08/09/2015 öğlen | ||
08.30 – 09.30 | Kayıt | 13.30 – 14.30 | Bağımsız Denetimin Kalitesinin Ölçümünde Yeni Gelişmeler: Denetim Çerçevesi, Kök Neden Analizi & Denetimde Kalite Göstergeleri |
09.30 – 10.00 | Açılış Konuşmaları | Moderatör: Lewis FERGUSON, ABD – PCAOB Kurul Üyesi |
|
-Seyit Ahmet BAŞ, KGK Başkanı | -Cindy FORNELLI, ABD – Denetimde Kalite Merkezi Başkanı | ||
10.00 – 10.30 | -Janine van DIGGELEN, IFIAR Başkanı, Hollanda Finansal Piyasalar Kurumu, Denetim-Gözetim Bölüm Başkanı | -Arnold SCHILDER, IAASB Başkanı | |
10.30 – 11.00 | -Lewis FERGUSON, ABD – PCAOB Kurul Üyesi | -George WILFERT, ABD – PCAOB Araştırma ve Analiz Dairesi Başkan Yrd. | |
11.00 – 11.30 | Kahve Arası | 14.30 – 15.00 | Kahve Arası |
11.30 – 12.30 | Gözetim Kurumları ve Bağımsız Denetimin Kalitesinin Artırılmasındaki Rolü | 15.00 – 16.00 | Bağımsız Denetim ve Bağımsız Denetimin Kalitesi Açısından İç Kontrol |
Moderatör: Osman DERELİ, KGK Başkan Yrd. | Moderatör: Mehmet KAYA, KGK Başkan Yrd. | ||
– Osman DERELİ, KGK Başkan Yrd. | -İlhan HATİPOĞLU, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürü ve İç Denetim Koordinasyon Kurulu Başkanı | ||
– Ayşegül EKŞİT, SPK Başkan Yrd. | -Prof. Nuran CÖMERT, Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi | ||
– Durmuş Ali KUZU, BDDK Başkan Yrd. | -Gürdoğan YURTSEVER, Türkiye İç Denetim Enstitüsü Başkanı | ||
12.30 – 13.30 | ÖĞLE YEMEĞİ | 16.00 – 17.00 | Bağımsız Denetimde Yeni Raporlama Modeli |
-Andrew JONES, Denetim Kalitesi Gözden Geçirme Daire Başkanı, Birleşik Krallık Finansal Raporlama Konseyi | |||
-Mehmet ŞİRİN , KGK Daire Başkanı |
09/09/2015 Sabah | 09/09/2015 Öğlen | ||
09.30 – 10.30 | Bağımsız Denetime İlişkin Avrupa’daki Reformlar | 13.30 – 14.30 | BT ve Denetimin Kalitesi Üzerine Etkisi |
Moderatör: Janine van DIGGELEN, IFIAR Başkanı, Hollanda Finansal Piyasalar Kurumu, Denetim-Gözetim Bölüm Başkanı | Moderatör: Fatih DİNÇSOY, KGK Daire Başkanı | ||
-Janine van DIGGELEN, IFIAR Başkanı, Hollanda Finansal Piyasalar Kurumu, Denetim-Gözetim Bölüm Başkanı | -Muhammet CERİT, BDDK Bilgi Yönetimi Daire Başkanı | ||
-Andrew JONES, Denetim Kalitesi Gözden Geçirme Daire Başkanı, Birleşik Krallık Finansal Raporlama Konseyi | -Kaya KAZMİRCİ, ISACA İstanbul Şubesi Eski Başkanı | ||
-Loren LESKO, Uzman, Avrupa Birliği Komisyonu, Finansal İstikrar, Finansal Hizmetler ve Sermaye Piyasaları Birliği Genel Müdürlüğü | -Sinem CANTÜRK, Akis Bağımsız Denetim ve S.M.M.M. A.Ş. (KPMG), Şirket Ortağı, Bilgi Sistemleri Risk Yönetimi Bölüm Başkanı | ||
10.30 – 11.00 | Kahve Arası | 14.30 – 15.00 | Kahve Arası |
11.00 – 12.30 | Denetim Sektörü ile İletişim | 15.00 – 16.15 | KGK Kurul Paneli |
Moderatör: Seyit Ahmet BAŞ, KGK Başkanı | 16.15 – 16.45 | Kapanış Konuşmaları | |
-Adnan AKAN, Başaran Nas Bağımsız Denetim ve S.M.M.M. A.Ş. (PWC) Türkiye Denetim Hizmetleri Lideri | |||
-M. Sinan GÜRELİ, Güreli YMM A.Ş (Baker Tilly) Türkiye Denetim Hizmetleri Lideri, Bağımsız Denetim Derneği Kurul Üyesi | |||
-Murat ALSAN, Akis Bağımsız Denetim ve S.M.M.M. A.Ş. (KPMG), Türkiye Denetim Bölümü Başkanı | |||
-Gökhan ALPMAN, DRT Bağımsız Denetim ve S.M.M.M. A.Ş. (Deloitte), Türkiye Denetim Hizmetleri Lideri | |||
12.30 – 13.30 | ÖĞLE YEMEĞİ |

Uluslararası Bağımsız Denetim Kongresi Başladı
Kamu Gözetimi Kurumu tarafından 8-9 Eylül 2015 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen “Bağımsız Denetimde Kalitenin Artırılması” konulu Uluslararası Bağımsız Denetim Kongresi gerek yurt içinden gerekse yurtdışından kısaca siyasi, bürokrat akademisyen ve meslek mensuplarının katılımı ile başlamıştır.
Kongrede, Kamu Gözetimi Kurumu Eski Başkanı Sayın Seyit Ahmet BAŞ’ın açılış konuşması ile ülkemizde bağımsız denetim ile ilgisi olan tüm paydaşlara bağımsız denetimde kalitenin önemi konusundaki farkındalığını artırması, denetim mesleğinde gerek yerel gerekse küresel ölçekte öne çıkan güncel konular ve tartışmalar hakkında katılımcılara bilgilendirme yapmıştır. Her zaman olduğu gibi bilgi tecrübe, nezaket üslup özgüven ve yönetim kadrosu ile gözleri kamaştırmış geleceğe yönelik mesleğimize ışık tutmuştur.
Kurum kısa zamanda kuruluşunu tamamlamış, uluslararası anlaşmalar ve yetkilendirmeler yapılmış, bundan sonrada kalan işlerin bir an önce yapılmaya çalışıldığı yakından takip edilmiş ve gözlemlenmiştir. Yapılacak işlerinde çok olduğu da bilinmektedir.
Benim gibi, bu güzide kurumdan ayrılmasını her meslek mensubu hem üzülmüş, hem de o kadar sevindirmiştir. Sevinmesinin nedeni ise Maliye Bakanlığı Müsteşarlığına atanmasıdır. Mesleğimizle ilgili olarak kanun, kanun hükmünde kararname, tebliğ, tüzük, yönetmeliklerin, çıkarılmasında işin iki tarafını çok iyi bilen bürokrattır.
Bunda sonra yerini dolduracak yeni başkanın her yönüyle iyi bilen birinin olması ve uyum için de çalışması mesleğimizi yeni zirvelere ulaştıracak ve işte o zaman para kazanmayı da ümit edeceğiz.
Bu vesile ile Kamu Gözetimi Kurumu Eski Başkanı ve yeni Maliye Bakanlığı Müsteşarı Sayın Seyit Ahmet BAŞ’a yeni görevinde başarılar diler, meslek ve meslek mensuplarına şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da katkı ve yardımlarını bekleriz.
Selahattin İPEK
Bağımsız Denetçi
bdselahattinipek@gmail.com
Ticari Sır Gelişiminin Ekonomi Üzerindeki Etkisi
Ticari sır gelişiminin ekonomi üzerindeki etkisini, konu başlıklarından yola çıkarak değerlendirmeler de bulunup, özellikle ağır ve teknik yazmadan kaçınarak, düz bir anlatımda aralamak niyetindeyim.
Konu başlıklarımızı sıralayacak olursak, “ticari sır tanımı”, “görevler ve kötüye kullanma”, “sorumlulukların sınırlandırılması”, “belli kişilere açık verilerin icra, soruşturma ve keşfi”, “ticari sır sisteminin işlevselliği ve ilgili düzenlemeler” diye ele alarak özetinde özetin de yazarak, fikirlerdeki ufuklara bir ışık tutabiliriz.
Bunlara farklı bir bakış açısı ile yaklaşılmasından yanayım. Şöyle ki;
Kurumlar ve insanlar özgürleştikçe, saygının ve yurtseverliğin arttığını, aksine görmek ve her ne kadarda kapitalist bir sisteme mahkum olan toplum rasyosunda, birey merkezli değerlerin arttığına şahitlik etmek mümkündür.
Bunun içinde Bağımsız Denetim ve Bağımsız Denetçiliğin özgün olarak ele alınarak uygulandığı her ülke, hem ticari sırrını saklarken, hem de ekonomik veri olarak dominant firma emperyalizmi ile hükmetmeye başlıyor.
Dolayısı ile gençlerimizin ticari bir hizmet sektörüolarakBağımsız Denetim ve Bağımsız Denetçilik konularına daha bir hassas yaklaşarak içselleştirmelerinde fayda var.
Bir anlamda milliyetçilik gibi görünse de bu yüzyılın stratejist projeler eşiğinde, söz sahibi olunacaksa, güçlü bir kapalı ekonomiden, daha da güçlü küresel bir yapıya evrilmemiz gerekmektedir.
Sorunların varlığından çıkarılan bir takım çözüm yasaları, dünyaya entegre olmak arzusunda olan tüm ülkelerin aynı zamanda kendi ekonomilerinde önlem almalarına ilham kaynağı olmuştur.
Tüm bu alınan önlemlerin amacı, nihai anlamdaki tüketicilerin, mortgage, kredi kartı, ve diğer finansal ürünlerin alım satımında ihtiyaç duydukları bilginin sağlanmasını ve gizli ücretlerden, kötüye kullanılabilecek anlaşma koşullarından, ve aldatıcı eylemlerden korunmalarını hedeflemektir.
Buradan yola çıkarak, Türkiye ayağı olarak baktığımız da ise, acaba biz son AB normlarına uyum sağlamak adına, kendi 1998-2002 krizlerindeki banka mağdurları gibi, ekonomik krizleri atlatarak, bu batık finans çevrelerine karşı alınan tedbirler çerçevesinde tüm halkımızı açık yani transparan hale getirdiğimizi hiç tartışmaya açtık mı ?
Yok dediğinizi duyar gibi oldum..!
Neredeyse merhaba diyene nüfus bilgileri verecek bir algı ile toplum şeffaflaştı.
Herkes herkesten bilgisini ister oldu..!
Gerisini artık mantıklı beyinler olarak değerlendirmeye alırsak, ne kadar ticari sırrı muhafaza edeceğimizi varın Siz düşünün..
Ticari sırların korunmasıyla ülke ekonomisinin gelişmesi arasında, bir sebep / sonuç yani nedensellik bağı değil sadece, aynı zamanda bir ilişki bulunduğu realitedir.
Ticari sırların sıkı biçimde korunması, inovasyonun anahtar göstergeleri ve uluslararası ekonomik akışlar arasında, pozitif doğru bir orantı bulunuyor.
Ticari sır koruma çeşitlemeleri ekonomik performans üzerinde etkili olabiliyor. Gelişmiş ülkelerde ticari sırları koruma çabaları özellikle 1990’larda arttı ve istikrara kavuştu.
Gelişmekte olan ülkelerde ise koruma çabalarında artış eğilimi sürüyor.
Ticari sırların korunması, içte inovasyonda, uluslararası teknoloji transferi ve teknoloji-yoğun girdiler ve bununla ilgili ürünler üzerinde etkide bulunabiliyor.
Bu verileri iyi analiz ederek okuyup, gelecek öngörüsünde krizlere dur diyebiliriz..
Yapılanmanın adı BAĞIMSIZ DENETİM.
Saygılarımla…01.08.2015
Selahattin İPEK
Bağımsız Denetçi
bdselahattinipek@gmail.com
Kaynak:
OECD, ülkelerde ticari sırların korunmasını inceleyen bir araştırma…2014 (1985-2010)

DÖNEMSEL FATURA
04/2015 – 06/2015 Geçici Vergi dönemine girdiğimiz şu günlerde, 29.06.2014 Tarihli kaleme aldığım yazıyı, revize ederek yayınlıyorum…
Gelecek dönemlere ait olan ancak, peşin ödenen giderler (180-280 hesaplar) ile peşin tahsil edilmiş gelirlerin (380-480 hesapların) takibi nasıl yapılır ?
Kiralama, sigortalama ve yıllık abonelik gideri yapan firmalar, bu giderleri genelde 7’li gider hesaplarında takip etmektedir. Aslında bu tip giderler (Dönemsellik ilkesine göre) 7’li gider hesabına doğrudan gider yazılmamalı, öncelikle ilgili dönemin hesabına (180 ve 280 hesaplarda) gider olarak takip edilmeli zamanı geldiğinde 7’li gider hesabına aktarılarak giderleştirilmelidir.
1-Bu konuda çok çeşitli kaynakçalarda farklı yorumlar yapılmakta ve fiiliyatta faturanın kesilmesi ile beraber, kimisi vergiyi doğuran olay gerçekleştiği için, geçici vergi de toplamının dahil edileceği hususa yer vermektedir.
2-Karşı görüş ise fatura muhteviyatı ne ise gerçekleşecek o dönem/ay itibari ile gelir veya gider olarak dikkate alınmalı der..
Yani gider olarak düşünüldüğü vakit ilgili ay 7 li gruplara veya gelir olarak ele aldığımız zaman ise 6 lı gruplara almamız gerektiğini savunmaktadırlar.
Bursa V.D. Başkanlığının verdiği özelge (Sayı: B.07.1.GİB.4.16.16.01-120[ÖZG-2012/161]-338 13/08/2012) devletin lehine olmak üzere,
1. şıkkı desteklemekle beraber,
Piyasanın 2.şık üzerinde ağırlıklı olarak işlem yapmak istemesi ile mali müşaviri arasında ikileme yol açmaktadır.
Örneğin;
- Vergileri dikkate almadan 01 Eylül 2012 tarihinde 1 yıllık kira bedeli 12.000 TL peşin ödediğinizde;
- 12.000/12 = 1.000 TL = Aylık Kira Bedeli olduğuna göre;
- 2012 yılı için 4.000 TL kira bedeli,
- 2013 yılı için 8.000 TL kira bedeli ödemiş oluyorsunuz.
Buna göre muhasebe fişleri aşağıdaki gibi olmalıdır.
Aynı şekilde kiralama, sigortalama ve yıllık abonelik geliri elde eden firmalar; öncelikle ilgili dönemin hesabına (380 ve 480 hesaplarda) gelir olarak takip edilmeli zamanı geldiğinde 6’li gelir hesabına aktarılarak giderleştirilmelidir.
Örneğin;
- Vergileri dikkate almadan 01 Eylül 2012 tarihinde 1 yıllık kira bedeli 12.000 TL peşin tahsil ettiğimizde;
- 12.000/12 = 1.000 TL = Aylık Kira Bedeli olduğuna göre;
- 2012 yılı için 4.000 TL kira bedeli,
- 2013 yılı için 8.000 TL kira bedeli tahsil etmiş oluyorsunuz.
- Buna göre muhasebe fişleri aşağıdaki gibi olmalıdır.
Dönem itibari ile kesilen faturalar mucibi çıkabilecek geçici vergi, daha sonra ki zaman içinde diyelim ki zarara dönmek sureti ile firmaya bir yük getirecektir.
Veya toplu ödeme bakımından fazla ödenen geçicinin iadesi Kurum Beyanına kadar bekleneceğinden hiç de akıllıca olmaz..(!)
Durumun değerlendirilmesi açısından özelgeyi aşağıya alıyorum ve ters görüş olarak sigorta poliçelerinin veya peşin ödenen kiraların v.s.. anında gider gösterilmesi gerektiği üzerinde de tahakkuk esasının kullandırlması gibi bir akli olmayan yolun yanlış olacağı kanaatimi paylaşıyorum..
Doğru kayıtlamanın firmalar üzerindeki etkisinin ne kadar önemli olduğu gerçeği ortadadır.
Saygılarımla…
29.06.2014 (03.08.2015 Revize edilmiştir.)
Selahattin İPEK
Bağımsız Denetçi
bdselahattinipek@gmail.com
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
BURSA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Gelir Grup Müdürlüğü
Sayı: B.07.1.GİB.4.16.16.01-120[ÖZG-2012/161]-338 13/08/2012
Konu : Peşin satış teşvik primi karşılığında düzenlenen faturanın gelir kaydının hangi tarihte yapılacağı.
İlgide kayıtlı özelge talep dilekçenizin incelenmesinden; 01.05.2012 tarihinde ….. A.Ş. ile yapılan işleticilik anlaşması ve protokol gereği 5 yıl süresince ticari faaliyetinize destek olmak üzere 125.000.-TL peşin satış teşvik primi karşılığında 10.05.2012 tarihinde fatura düzenleneceği belirtilerek, söz konusu peşin satış teşvik priminin gelir kaydının hangi tarihte yapılacağı, gelir vergisi konusunda vergilendirmenin sözleşmeye istinaden gelecek yıllara ait gelir olarak 5 yılda mı yoksa tahakkuk ettiği yılda mı yapılacağı konusunda tereddüde düşüldüğü anlaşılmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazancın tarifinin yapıldığı 37 inci maddesinin birinci fıkrasında, “Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır.”, bilanço esasında ticari kazancın tespiti ile ilgili 38 inci maddesinin birinci fıkrasında ise, “Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır.” hükümlerine yer verilmek suretiyle ticari kazancın tespitinde tahakkuk esası benimsenmiştir.
Ayrıca, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 192 inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Aktif toplamı ile borçlar arasındaki fark, müteşebbisin işletmeye mevzu varlığını (öz sermayeyi) teşkil eder.” denilmekle ticari kazancın tespitinde tahsil esasının değil, tahakkuk esasının geçerli olduğu vurgulanmıştır.
Dolayısıyla ticari kazancın tesbitinde tahakkuk esası geçerli olup, tahakkuk ise gelirin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmesini ifade eder. Bunun için geliri doğuran işlemin tekemmül etmesi gereklidir. Gerek hasılat gerekse giderlerin hangi hesap dönemine ilişkin olduğunun tespiti açısından hasılatın tahsil edilip edilmediğinin, giderlerin ise ödenmiş olup olmadığının bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır.
Diğer taraftan; Vergi Usul Kanununun 229 uncu maddesinde fatura; satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olarak tanımlanmış, 231 inci maddesinin (5) numaralı bendinde de faturanın, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı belirtilmiştir.
Bu hükümler uyarınca, tacirler arasındaki faaliyetlerin belgelendirilmesi amacıyla kullanılan fatura da tahakkuk esasına bağlı kalınarak düzenlendiğinden, ticari faaliyet içerisinde satılan mal veya yapılan bir hizmet bedeli taraflarca belirlenip faturası düzenlendiğinde gelir veya gider tahakkuk etmiş kabul edilmektedir.
Buna göre; Ticari kazancın tespitinde tahakkuk esası cari olduğundan …… A.Ş.’den, (yapılan işleticilik anlaşması ve protokol gereği 5 yıl süre ile ticari faaliyetinize destek olmak üzere) alınan 125.000-TL + KDV peşin satış teşvik primine ilişkin gelir kaydının fatura tarihi itibariyle yapılması gerekmektedir.
Bilgilerinizi rica ederim.
(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.
Denetimde Algı Değişikliği
Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip:
“Oğlum” der, “Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir. Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar. İlk önce bir bakkal dükkânına girer ve “Şunu kaça alırsınız?” diye sorar. Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir; sonra: “Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın” der. İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği nesneye ancak bir beş lira vermeye razı olur. Üçüncü defa bir semerciye gider: Semerci nesneye şöyle bir bakar, “Bu” der “benim semerlere iyi süs olur. Bundan “kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna bir on lira veririm.”
En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce yerinden fırlar. “Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden buldun?” diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder. “Buna kaç lira istiyorsun?” Öğrenci sorar: Siz ne veriyorsunuz?” “Ne istiyorsan veririm.” Öğrenci, “Hayır veremem.” diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar: “Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim.” Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker. Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır. Böylesi karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta elindeki nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler..
Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde başından geçen macerasını anlatır. Bilge sorar: “Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?” Öğrenci: “Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum, kafam karmakarışık” diye cevap verir. Bilge hoca çok kısa cevap verir: “Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bileni anlar ve onun değeri bilenin yanında kıymetlidir.” Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden kuyumcular mutlaka vardır. Mesele kuyumcuyu bulmaktadır… (Alıntı)
Her hikâyeden çıkarılması gereken birtakım hisseye düşen kıssalar var elbet. Zaman zaman içinde, bir takım boyutlarda dolaşır yazar, vermek istediği mesajları belki de bu gibi anlatımlarla zenginleştirmek ve mesajını daha rahat hikâyenin üzerinden anlatmak ister. Teknik terminolojiye fazlaca girmeden. Aslolanın, değişik RENK VE AHENK içinde çarpan yüreklerde, 5N ve 1K olarak kendini bulması değil midir?
Evet… Her yer Şems dolu. Fakat önemli olan, Şems’i gören Mevlana yüreklerdir.
Tıpkı yukardaki anlatı da olduğu gibi. Göre Ne, Köre Ne !!!
Hoyrat zamanlarımız ne kadar fazla ki, kendi meselelerimizden uzaklaşarak, yine kendi içimizdeki mezarlığa yolculuğumuz bitmek bilmiyor. Bir cahiliye evresinden sonra, bu defa bir cühelalık inkışafının korunuyor olması, demogoji üzerine yüksek ihtisas yapanlardan belli. Geride ne yaşanmışsa, geleceğe aynı ile taşırsak, dünya interlandın da sığ ve yobaz ve klişeleşmiş akıl tutulmalarından öteye gidemeyiz.
Akıl okuyarak, rahatlarının kaçmaması için neden vazgeçerse bu insanlar, inanın ona satılmışlar demektir. Korkak olurlar. Çünkü yavaş yavaş farkındalıklarını kaybetmişlerdir.
Diğer disiplinler ile barışık ve devamlı iletişen bir disiplin içinde, yürüyeceksek; bu defa denetimsiz kalmamaya özen göstererek, düzensizliğe, başıbozukluğa muhalefet etmemiz şarttır. Yarın için, bugünden yanmak lazım.
Yanmadan olmayacağına göre, neyin duasına çıkarız.
İç (!) denetiminde başarılı olamayan, öfke nöbetlerinde boğulan bir insan, ancak ve ancak içinde bulunduğu toplumu gerer. Negatif enerji yayarak, toplumu karanlık yüzlere ve çatık kaşlara döndürür. İki kaşın arasını gösteremeyen insandan ne kendine ve ne de dışa doğru genişleyen dünyasında kimseye fayda gelmez. Minare gölgesi gibi…
Büyük resmi görerek, kendi mevcudiyetimizle ilgili alan kısmında işte her birey, üzerine düşeni eksiksiz yapmalı.Tıpkı içinde bulunduğumuz kayıt ve denetim unsurlarının önemlilik arzeden taraflarını görerek, hazırlanmamız gerektiği gibi.
Günlük hayat gailesinde kullandığımız, “ boyacı küpü değil ki” deyiminden yola çıkarak, büyük çoğunluğun biçare bekleyişlerine tanık olmak hercailikten öte değildir.
Sabırlı olmak lazım. İstenildiği anda dört başı mamur meslek ve meslektaşın memnun kalacağı bir düzeni kurmak olası değildir
Bu bakımdan bazı yürürlüğe konması geciken kanun ve yönetmelikler çerçevesinde, uygulama alanları da dâhil, birçok konuda tekrarlı olarak meslektaşlar arasında dolanan meslek fısıltılarının, asgari olarak tarif edilebilmesi ancak ve ancak algıların değişmesi ile mümkündür.
Peki, bu nasıl olacak?
Sonradan kapalı ekonomiden küresel bir var olmaya yönelik çabalar neticesi mutlak olarak kavuşmuş olduğumuz dış denetim bir tarzdır. Yani bir anlamda uygulayıcıya veya ticari hizmet sektörünün güzide insanlarının yaşam tarzıdır. Haliyle, bu yaşam biçeminin de kendine göre dayandığı bir algı mekanizmaları vardır. Birçok hayal veya birçok korku veya umut dağları gibi temel algılar… Buradan bir şeyler yazacak olursak, temel algılar değişmedikçe, kimsenin anlayış ve yaşam biçimi değişmez hükmüne varabiliriz.
Toplum mühendisliğinin temeli algı yönetimi ise, önce meslektaşlar olarak bu mesleğe olan yabancılığımız, kültürel yozlaşmaya ve yolsuzluklara olan kati karşı koymalarımızı geliştirerek değişim içinde olmalıyız. Küresel çapta bir şekilde varoluşçuluk ancak bu temel ilkeleri yerine getirmemizle mümkündür. Bir an evvel bu kötü algılı durumdan kurtulmak için, dış denetim de bir manifesto yayımlamak sureti ile önlem alınmalı ve gelecekteki sağlıklı ve temiz bir toplum için milli ve manevi değerlerimizin izinden ilham alarak, geleceğin mesleğine sahip çıkmalıyız.
“Marifet nedir bilir misin? Taşlara bakan gözlerin çiçekleri görmesidir! … Gördüklerimiz an itibari ile belki biraz flu olmakla, gerçeklerin güneş kadar parlak ve ortada olduğu bir dünyada, gözlerimizi ışığa alıştırmak hiç de zor olmasa gerek.
Durağan olarak kabul ettiğimiz bugünlerin aslında, doğum sancıları çeken bir uyanışa işaret ederek, hedefine sağlam adımlarla yürümektedir.
Saygılarımla… 21.07.2015
Selahattin İPEK
Bağımsız Denetçi
bdselahattinipek@gmail.com