admin

admin

(0 comments, 138 posts)

This user hasn't shared any profile information

Posts by admin

BAMBU AĞACININ HİKÂYESİ VE TÜRKİYE ‘DE BAĞIMSIZ DENETİM

“Çin Bambu ağacının yetişmesi, “ olumlu ısrar için “ güzel bir örnektir. 

Çinliler bu ağacı şöyle yetiştirir:

Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir.

Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez. Üçüncü ve dördüncü yıllarda aynı durum gözlenir.

Her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir.

Fakat inatçı tohum bir türlü filiz vermez. Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler. Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır. Akla gelen ilk soru şudur:

Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mı yoksa beş yılda mı ulaşmıştır?
Bu sorunun cevabi tabii ki beş yıldır.

Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik?

… Bir başarının şartları her zaman çok basittir.”  

hikaye böyledir.

SPK Sermaye Piyasası Kurulu, tasarrufların menkul kıymetlere yatırılarak halkın iktisadi kalkınmaya etkin ve yaygın bir şekilde katılmasını sağlamak ve sermaye piyasasının güven, açıklık ve kararlılık içinde çalışmasını, tasarruf sahiplerinin hak ve yararlarının korunmasını düzenlemek ve denetlemek amacıyla 1981 yılında çıkarılan 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile kurulmuştur.

Kurulun Amacı; sermaye piyasasının güvenilir, şeffaf, etkin, istikrarlı, adil ve rekabetçi bir ortamda işleyişinin ve gelişmesinin sağlanması, yatırımcıların hak ve menfaatlerinin korunması için sermaye piyasasının düzenlenmesi ve denetlenmesi,

TURMOB Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliğinin amacı; denetim mesleğinin performansının ve kalitesinin yükselmesine, muhasebe mesleğinin bağımsızlığının ve tarafsızlığının korunmasına katkı sağlamak, ulusal ve uluslararası düzeyde, muhasebe denetimine ve meslek mensuplarına olan güveni sürdürülebilir kılmak üzere Birlik meslek mensuplarının oluşturdukları bağımsız denetim şirketleri ile bağımsız denetçilerin onaylanmasını, tescilini, takibini, kamuya duyurulmasını sağlamak, bağımsız denetçilerin ve denetim şirketlerinin kalite güvence sistemlerinin kurulması ve bağımsız denetim lisansına, meslekte uzmanlaşmaya, iç denetim ve kurumsal yönetime ilişkin uygulamaları yürütmek üzere Birlik bünyesinde oluşturulan TÜRMOB Bağımsız Denetim Merkezinin kuruluş ve çalışma esasları, görev ve yetkileri ile bağımsız denetim şirketleri kütüğüne ilişkin esasları belirlemek,

KGK Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun kurulması; 6/4/2011 tarihli ve 6223 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak, Bakanlar Kurulu’nca 26/9/2011 tarihinde kararlaştırılmış ve amaç ve kapsamı uluslararası standartlarla uyumlu Türkiye Muhasebe Standartlarını oluşturmak ve yayımlamak, bağımsız denetimde uygulama birliğini, gerekli güveni ve kaliteyi sağlamak, denetim standartlarını belirlemek, bağımsız denetçi ve bağımsız denetim kuruluşlarını yetkilendirmek ve bunların faaliyetlerini denetlemek ve bağımsız denetim alanında kamu gözetimi yapmak,
olarak belirlenmiştir.

Buna göre; Türkiye’de muhasebe denetimine ilişkin mesleki örgütlenme çalışmaları, bir noktadan sonra mesleki eğitim alanında da faaliyetlerin başlamasına yol açmış, bütün bunlar fiili uygulama sonuçları ile bir araya gelince, ekonomik koşullarında uygun olması sonucu 1987 yılından itibaren muhasebe denetimi (bağımsız denetim) Türkiye’de resmen başlamıştır.

Türkiye’de muhasebe denetimine yönelik kuralların oluşturulmasında kilometre taşlarını oluşturan gelişmeler 1987 yılında bankalar ve sermaye piyasası için bağımsız denetim zorunluluğu getirilmesi, Türk hukukunda muhasebecilik ve müşavirlik mesleğinin 01.06.1989 yılında 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Malî Müşavirlik ve Yeminli Malî Müşavirlik Kanunu ile düzenlenmesi, 2003 yılında Türkiye Denetim Standartları Kurulu (TÜDESK)’in oluşturulması, 2006 yılında Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından uluslararası denetim standartlarının yayınlanması, 2011 yılında Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun kurulmasıyla da,

Bambu tohumu toprağa atılmıştır.

Günümüz Türkiye’sinde denetim kuruluşları, sermaye piyasası kapsamında yapacakları denetimlerde SPK’nın; bankalar veya özel finans kuruluşlarının denetimlerinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)’nın; sigorta ve reasürans şirketlerinin denetimlerinde, Hazine Müsteşarlığı’nın; enerji piyasasında faaliyet gösteren işletmelerin denetimlerinde ise Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun ilgili kurallarına uymak zorundadırlar. Gerek SPK düzenlemelerinde gerek BDDK düzenlemelerinde denetçinin ilgili yönetmeliklerde açıklık bulunmayan hallerde 3568 sayılı Kanun ve bu Kanunla ilgili yönetmelik ve tebliğlerde belirtilen esaslara göre denetim çalışmalarını yürütecekleri belirtilmiştir.

Temmuz 2015 itibariyle,

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) istatistiki verilerine göre,

–  13.483 Bağımsız Denetçi,

–  177 Bağımsız Denetim Kuruluşu,

Kamu Aydınlatma Platformunda (KAP) yayınlanan Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) istatistiklerine göre

–  565 Şirket,

–  140 Yatırım Kuruluşu,

–  47 Portföy Yönetim Şirketi,

–  91 Bağımsız Denetim Kuruluşu,

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) istatistiklerine göre;

–  52 Banka,

–  29 Finansal Kiralama Şirketi,

–  72 Faktöring Şirketi,

–  12 Finansman Şirketi,

–  3 Finansal Holding Şirketi,

–  39 Bankalarda Bağımsız Denetim Yapmaya Yetkili Denetim Kuruluşu,

–  6 Bankalarda Bilgi Sistemi Yapmaya Yetkili Bağımsız Denetim Kuruluşları,

–  112 Ödeme Kuruluşları ve Elektronik Para Kuruluşlarında Bağımsız Denetim Yapmaya Yetkili Kuruluş
bulunmaktadır.

Türk Ticaret Kanunu kapsamında denetime tabi tutulacak firma hadleri Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenmiştir. Buna göre; 2015 yılı için son 3 yılda aktif toplamı 50 milyon TL, net satışlar 100 milyon TL ve çalışan sayısı 200 kişi veya üzerinde olması hallerinden en az ikisinin 2 yıl gerçekleşmiş olması halinde tüm AŞ ve Ltd. şirketler bağımsız denetime tabidir.

Ayrıca, SPK, EPDK ve BDDK gibi düzenleyici ve denetleyici kurumlar, bağımsız denetim işlevini yerine getirecek kuruluşların, Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’ndan yetki almaları gerekmekte olup, kendi alanlarında,mevzuatları çerçevesinde denetim şartlarını belirleyebilmektedirler.

Büyük Dünya krizleri ve Türkiye’ye etkilerinden ders alınmalı bağımsız denetime bu yönüyle daha fazla önem vermeliyiz ve alt yapısını bir an önce ona göre kurmalıyız. Yoksa en son trende kaçacaktır.

Tabikî bu açıklamalardan sonra herkesin yorumu kendisine göre asıl olan,

–  Bir süre için çalısın,

–  Bir süre tahammül edin.

–  Her zaman inanın

–  Hiç bir zaman geri dönmeyin.

Saygılarımla… 14.07.2015

Selahattin İPEK
Bağımsız Denetçi
bdselahattinipek@gmail.com


İKTİSADİ DAYANIŞMA İKTİSADİ HABER AJANSI ‘n da yayınlanmıştır.

Kaynaklar

– Bambu ağacının hikayesi; KGK Başkanı Sayın Seyit Ahmet BAŞ tarafından sabır üzerine sohbetinden esinlenerek alınmıştır. http://www.akd.com.tr/gelisim/bambu_agaci.html

– Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) http://www.bddk.org.tr/WebSitesi/turkce/Kuruluslar/Kuruluslar.aspx

– Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) http://kgk.gov.tr/bagimsiz_denetciler/Istatistik-BSD.aspx#

– Kamuyu Aydınlatma Platformu (KAP)
https://www.kap.gov.tr/sirketler/islem-goren-sirketler/tum-sirketler.aspx

 

BASEL III KRİTERLERİ VE BAĞIMSIZ DENETİME ETKİLERİ

1974 yılında “Bankacılık Düzenleme ve Denetim Uygulamaları Komitesi” (Committee on Banking Regulations and Supervisory Practices) adıyla kurulan, Basel Bankacılık Gözetim Komitesi, bankacılık gözetim ve denetiminde uluslararası işbirliğini sağlamak amacıyla G-10 ülkelerinin merkez bankaları guvernörleri tarafından kurulmuş bir örgütlenme biçimidir.

Bank for International Settlements (BIS), tarafından, 1989 yılında yayınlanan ilk yani Basel I kriterleri veya standartları, Türkiye cenahında ancak 2001 yılında uygulama alanı bulmuştur.

Hâlbuki bu zamana kadar Türk Bankaları (1998-2001 yılları) çok sert bir dalgalanma ile içleri boşaltılan ve halkı çok zor durumlara düşüren bir ekonomik krize desise olmuştur.

Risk yönetimlerinin yetersiz kalması münasebeti ile, aslına bakılırsa Basel I standartlarının açığı ortaya çıkmış ve bu açık kapatılarak ancak 2004 yılında Basel II standartları yürürlüğe girmiştir.
Enron, Adelphia, Tyco International, WorldCom, Peregrine Systems… gibi halka açık firmaların faaliyetlerinde ve muhasebe işlemlerinde hile, sahtecilik ve aldatıcı işlemlerin gerçekleştirildiği ortaya çıkmış ve bu tür olumsuzlukların, görevleri bu tür olayları ortaya çıkarmak olan bağımsız denetim kuruluşlarınca çıkar ilişkisi nedeniyle görmezden gelindiği anlaşılmıştır.

            Bu kadar kısa zamanda, neden Basel II kriterlerine geçişe gerek duyulduğunu ve mevzuatın ne kadar geçirgen bir yapıya sahip olduğunu anlamak için, dünyada 2001 yılında meydana gelen ekonomik krizi tetikleyip, kelebek etkisi yaptığını gözlemlemleyerek okumak ve okuduğumuzu ise ders çıkararak yeni kanun ve yaptırımlara yazmamız gerektiği ortaya çıkmıştır.

            Dolayısı ile bağımsız denetim unsuru hassasiyeti  öne çıkmış ve bir zemine oturtulması esas alınarak, SOX yasası oluşturularak, “denetçinin bağımsızlığı”, “kurumsal yönetişim”, “iç kontrol sisteminin değerlendirilmesi”, “geliştirilmiş kamu aydınlatma sistemi” gibi konuları daha bir  önemseyerek, temiz topluma doğru ufuk verilmiştir.

Ancak 2008’de tekrar, küresel krizle birlikte ortaya çıkan ciddi finansal riskler, Basel II’nin yeterliliğinin sorgulanmasına neden olmuştur. Bu nedenle de Basel III kriterlerinin gerekliliği gündeme gelmiştir. Basel II uygulamalarına ilişkin eksikliklerin bertaraf edilmesi amacıyla özellikle bu subprime mortgage (yüksek risk ve yüksek faizli kredi) krizi diye de tabir edilen krizin sonraki zamanlarda bir daha olmaması bağlamında Basel III standartları uygulamaya alınmaya başlanmıştır.

Nihai uygulama kararları 12 Eylül 2010 tarihinde yayımlanmıştır. Güçlü sermayeli bankacılık ve finans sistemlerinin oluşturulmaya yönelik kriterler kaleme alınırken, bir finansal ve ekonomik şoklara karşı dirençlerinin arttırılması, risk yönetimi uygulamalarının geliştirilmesi, kurumsal yönetimin etkinleştirilmesi, bankaların açık ve şeffaf bir şekilde kamuoyunu bilgilendirme özelliklerinin arttırılması amaçlanmıştır.

Bu amaç ve düzenlemeler önemli sapmalar olmadan, Basel II standartlarını daha da yükümlülüklerini arttıran bir özellik göstermesi hasebiyle, bankacılık ve finans sisteminin tam anlamıyla adapte olabilmesi 2019 yılına kadar devam edebilecektir.

Bankacılık ve finans sistemlerine olan etkileri ve bu amaçla yapılan düzenlemelerden ari olarak, yurdumuzda “Denetime İlişkin Düzenlemeler” üzerindeki ağırlığı, yazının konusudur.

Tüm bu gelişmelerin Türkiye üzerindeki etkileşimine baktığımız da, ilk olarak bu durum Türk Ticaret Kanunu‘nun (TTK) değişmesi ile hemen hemen herkesin ve her kesimin bu değişime ayak uydurmaya çalışmasında kendini göstermektedir.

6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (14.02.2011 tarih ve 27846 sayılı Resmi Gazete‘de yayınlanarak yürürlüğe girmiş ve hemen sonra 30.06.2012 Tarihli ve 28339 sayılı Resmi Gazete ‘de yayınlanan 6335 Sayılı Kanun ile Yapılan Değişiklikler neticesi revize edilmiştir. Bu revize olan değişiklikler Kanun metnine işlenmiştir.

Değişen ve lüzum üzerine revize edilen bu durumda, bizleri ilgilendiren ise, TTK ‘nun,  şirketlere yönelik denetim faaliyetlerini yeniden ve tamamen sisteme alan bir yapıya sokmasıdır.

Yapılacak denetim finansal tabloları ve/veya konsolide finansal tabloları ve yıllık raporları da içerecek şekilde düzenlenmiş olup, denetimin uluslararası denetim standartlarına göre yapılması öngörülmüştür.

Dolayısıyla yapılan değişiklikler öncesi şirketlerin hepsinin aynı kurallarla denetlenmesi ve aynı şeffaflığa ulaşmaları beklenmekteydi. Ancak, yapılan değişikliklerden sonra denetime tabi olacak şirketlerin Bakanlar Kurulunca belirleneceği dolayısıyla şirketlerin tamamının denetime tabi olmayacağı hükme bağlanmıştır.

“Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı” (23.01.2013 tarihli ve 28537 sayılı RG 2012/4213 sayılı) ve bu kararın 4. maddesi uyarınca Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun (KGK) “Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlerin Belirlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararına İlişkin Usul ve Esaslar” uyarınca (12.03.2013, 28585 sayılı RG‘de yayımlanan) bağımsız denetime tabi olacak şirketler için üç temel kriter belirlenmiştir. Bu kriterler (tek başına veya bağlı ortaklıkları ve iştirakleriyle birlikte); aktif toplamı, net satış hasılatı ve çalışan sayısıdır.

Buna göre, 2015 yılı için, (20.02.2015 ve 29273 sayılı Resmi Gazete ile) aktif toplamı 50 milyon lira ve üstü, yıllık net satış hasılatı 100 milyon lira ve üstü, çalışan sayısı da 200 kişi ve üstü olmak üzere 3 kriterden en az 2 tanesini üst üste iki hesap dönemi taşıyan şirketler bağımsız denetime tabi olacaktır.

Bununla birlikte, Bakanlar Kurulu Kararına göre SPK kapsamındaki şirketlerin, BDDK denetimine tabi finansal şirketlerin, kamu kurumu niteliğindeki kuruluşların iştiraki olan vb. şirketlerin denetimine ilişkin özel düzenlemeler getirilmiştir.

Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen, şirketler dışında kalan anonim şirketlerin denetimine ilişkin usul ve esaslar ile, denetim yapacak denetçilerin niteliklerine, uyacakları etik ilkelere, görev ve yetkilerine, seçilmelerine, görevden alınmalarına veya ayrılmalarına; denetimin ve denetim raporlarının içeriğine ve raporun genel kurula sunulmasına ilişkin hususların Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca hazırlanan yönetmelikle düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. Ancak söz konusu yönetmelik henüz çıkarılmamıştır.

Ayrıca çıkarılacak yönetmelik kapsamında denetime tabi olduğu hâlde söz konusu denetimi yaptırmayanların finansal tabloları ve yönetim kurulu yıllık faaliyet raporlarının düzenlenmemiş hükmünde olacağı belirlenmiştir.

Yine 6102 sayılı TTK’nın limited şirket denetçisini düzenleyen 635’inci maddesinde, 397’nci maddenin beşinci ve altıncı fıkraları dışında kalan anonim şirketin denetçiye, denetime ve özel denetime ilişkin hükümleri limited şirkete de uygulanır denilmiştir. Böylece Bakanlar Kurulu büyük limited şirketler haricindeki limited şirketler, hazırlanacak yönetmelikle dolayısıyla, denetim kapsamı dışında bırakılmıştır.

Türkiye’de 31.12.2012 tarihi itibariyle 898.628 adet ticaret şirketi (anonim, limited, kolektif, komandit şirketler ve kooperatifler) bulunmakta olup bunun yaklaşık 700.000 adedi limited, 95.000 adedi de anonim şirkettir. Bakanlar Kurulunca belirlenen bağımsız denetime tabi olacak şirket sayısı ise yaklaşık 2.700 adet olup bunların tamamına yakını büyük anonim şirketlerdir.

Bunun yanında kuruluş maliyetleri daha düşük ve bürokratik formaliteleri daha az olduğundan KOBİ’lerin büyük çoğunluğu limited şirket şeklinde kurulmaktadır. Yukarıda da yer verildiği üzere yapılan son düzenlemelerle Bakanlar Kurulunca belirlenen sınırların dışında kalan limited şirketler (neredeyse limited şirketlerin tamamı) için herhangi bir denetim öngörülmemiştir.

Oysaki şirketler açısından denetimin uzman kişilerce uluslararası standartlara göre yapılmasının finansal tablo ve raporlara olan güveni artıracağı ve şeffaflığı sağlayacağı aşikardır. Hal böyleyken özellikle limited şirketler açısından, değil uzman kişilerce yapılacak bağımsız denetim, hiçbir denetimin öngörülmemesi bu şirketlere kredi verecek bankalar açısından kredi riskini artırdığından önümüzdeki dönemlerde KOBİ’lerin borçlanma maliyetleri muhtemelen artacak ve finansman kaynaklarına ulaşmaları zorlaşacaktır.

BASEL KRİTERLERİ çerçevesinde, bağımsız denetime tabi olmayan tüm raporların, kredibilite kapsamında negatif olma eğilimi, bankalar ve diğer finans kuruluşları tarafından sorgulanır olmaya başlanmıştır. Küreselleşmenin olmazsa olmazının bağımsız denetim olduğunu, artık kapalı ekonomilerin batmaya mahkûm olduğunu hepimiz bilmekteyiz.

Önümüzdeki günlerin geleceğimize ışık tutar mahiyette, bugünün gölgelenmelerine muhalefet eden aydınlıklar içinde olması temennisiyle,

Tam bağımsız bir Türkiye için “ Bağımsız Denetim “ ve Bağımsız Denetçi vazgeçilmez unsurlardır.
Saygılarımla. 03.07.2015

Selahattin İPEK
Bağımsız Denetçi
bdselahattinipek@gmail.com

http://www.hudutgazetesi.com/e-gazeteler/1381/6-temmuz-2015-pazartesi/10.html

http://www.iktisadidayanisma.com/Basel-III-Kriterleri-Ve-Bagimsiz-Denetime-Etkileri/Haber/8e60df11-4766-4ed6-8538-86ae8e12c25b.aspx

Kaynak:
* 6102 Sayılı TTK
* Gökhan TAŞPINAR – Basel III kriterleri ve Türk bankacılık sistemine etkileri

* Yusuf KADERLİ, Süleyman DOĞU, Özlem ARABACI- Basel III ve Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun KOBİ’lerin Finansman Sorunu Üzerindeki Muhtemel Etkileri
* Okan Altunakar – SoX (Sarbanes-Oxley) Yasası ve SoX Bazlı Bağımsız Denetim Standartları     (Sox 404)
* Selahattin İPEK – PATRON GÖRÜŞMEMİZ LAZIM !!!

RENK VE AHENK -Alem-i Muhasebe de-

29_06_2015_hudut

PATRON GÖRÜŞMEMİZ LAZIM !!!

hudut

TÜRK MUHASEBE KAYIT KÜLTÜRÜ VE DENETİM SÜRECİNE GEÇİŞ

hudut_renkli

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na İletilmesi Dileğiyle Başbakanlık İletişi

Tüm SMMM Meslektaşlarımızı duyarlı olmaya çağırıyoruz.

Meslek odaları ve üst birlik örgütünün hantal yapısından,  “YMM ‘ler çıkarlarına ters gelen her turlu uygulamayı dava konusu yapıyor ve yaptılar. Bız ıse sadece seyrettık.
Bizim camiamız ise susar ve izler. Uysal koyundur… (!)”
Kimseye minnet etmeden hakkımızı almanın, toplana / dağıla laf-ı güzaftan değil, bilakis, kurumları zorlayarak ve hatta dava etmekten geçtiğini örneklemlerde görmek mümkündür.
Bu davaların Muvaffakiyetlerinin tüm meslektaşlara yarar sağladığı / sağlayacağı aşikardır.

” Yasa tanımayan tekelleşme, serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecinde, kapalı ekonomide elde ettiği kazanımlarını yani rant’ını kaybetmemek amacıyla, Anayasa’nın 10.maddesi ihlal edilerek, yapılan ikincil düzenlemelerle Smmm ünvanlı Bağımsız Denetçiler’in gözünün içine bakarak adeta dalga geçiyor.

TBMM’de gece yarısından sonra yapılan operasyonla, Ymm meslek mensuplarını Bağımsız Denetçi yapan tekelleşme’nin bu oyununa karşı, Smmm meslek mensuplarının yapmış olduğu başkaldırı, birlik ve beraberlik içerisindeki başkaldırısı, isyanı ne oldu da sessizliğe gömüldü. !!! “
Angaryaları bizlere yaptıran zihniyet, diğer taraftan YMM ‘lerin vesayetine veya YMM ‘lere alt eleman yetiştirir gibi SMMM kabulü yapmıştır..

“Öğrendikçe de şeffaf olunması gerçeğinde zorlamaya başlıyoruz.
YMM ‘lerin SMMM ‘leri kendilerine taşeron ettiği bir sistem haline dönüşürken ” kimsenin sesini kısarak oturması doğru olmamakla birlikte, örgütlü yürüyüşün gücüne innamak gerçeğinde, mesleki siyaset yapmalıyız.
Bu vesile ile;

” Sayın Başbakanım, Sayın Bakanım, bakanlığınız tarafından çıkarılan ilgi yönetmeliğin, değiştirilmesi yada iptal edilerek EŞİTLİK ve ADALET ilkeleri içerisinde, 5200 sayılı kanun ile oluşturulan pazarın,  küreselleşme sürecinde kaos ortamında olan mesleğin ve meslekdaş arasında  ADİL ve HAKÇA paylaşımı için, 6102 sayılı TTK ve 660 sayılı KHK hükümlerine paralel bir yasal düzenleme yapılmasını, kanaatimce Kamu Gözetimi Kurumu’ndan görüş alınmasını, Anayasa’nın 10.maddesine aykırı olmayan yasal düzenleme yapılması hususlarında gereğinin yapılmasını arz ve talep etmek görevimiz olmalıdır. “

Tüm bu sorular ve daha fazlası devamlı yazılıp durmakta.

YMM distopyasını kırmak adına BİMER ‘e ithafen yazılıp sadece kendi bilgilerinizi doldurarak, göndereceğiniz dilekçeyi paylaşıyorum..
İsteyen SMMM ‘nin kenarda nasılsa birileri birşeyler yapar diyerek arsız bir tavırla seyr-ü seferi seyredeceğine, aynı dilekçeyi ve hatta daha güzel yazıyor ise onu BİMER ‘e göndererek kamuoyu oluşturmasını diler,
B
ilvesile; KENARDAN SEYRETMEDEN YORUMLARINIZ İLE HİÇ DEĞİLSE KATKIDA BULUNMANIZI
İSTİRHAM EDERİM…

Saygı ile..
Selahattin İpek
SMMM-Bağımsız Denetçi
bdselahattinipek@gmail.com

BİMER ‘E GÖNDERİLECEK DİLEKÇE ÖRNEĞİ İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKİ VEYA BURAYI TIKLAYINIZ…
www.dt-audit.com/dosyalar/Bımer-bakanlık.docx

Bağımsız Denetim Kuruluşları Ve Bağımsız Denetçilerin Sorumlulukları

Bağımsız Denetim Kuruluşları ve Bağımsız Denetçilerin Sorumlulukları konulu makaleye başlarken ilk önce bağımsız denetim, bağımsız denetim kuruluşları ve bağımsız denetçiden bahsetmek istiyorum.

Bağımsız denetim: Finansal tablo ve diğer finansal bilgilerin, finansal raporlama standartlarına uygunluğu ve doğruluğu hususunda, makul güvence sağlayacak yeterli ve uygun bağımsız denetim kanıtlarının elde edilmesi amacıyla, denetim standartlarında öngörülen gerekli bağımsız denetim tekniklerinin uygulanarak defter, kayıt ve belgeler üzerinden denetlenmesi ve değerlendirilerek rapora bağlanmasını,

Bağımsız denetim kuruluşu: Kurumca bağımsız denetim yapmakla yetkilendirilen ortakları yeminli mali müşavirlik ya da serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatını almış meslek mensuplarından oluşan sermaye şirketlerini,

Bağımsız denetçi: Bağımsız denetim yapmak üzere, 01/06/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa göre yeminli mali müşavirlik ya da serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatını almış meslek mensupları arasından Kurum tarafından yetkilendirilen kişilerini,
ifade etmektedir.

Bilindiği üzere; Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) tarafından 26.12.2012 tarihli ve 28509 sayılı Resmi Gazete ‘de yayımlanan “Bağımsız Denetim Yönetmeliğinin” Denetim Kuruluşlarının Yetkilendirilmesi başlıklı 13’üncü maddesinin 6’ncı fıkrasında;

Denetim kuruluşları, denetim yetkisini nitelikleri 28’inci maddede belirlenmiş olan, kuruluş adına denetim raporu imzalamaya yetkili sorumlu denetçileri eliyle ve bunların sorumluluğunda kullanır. Bu sorumluluk, denetim kuruluşunun ve kilit yöneticilerinin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı,

Denetim Ekipleri başlıklı 27’nci maddesinde; (1) Mevzuat uyarınca sadece denetim kuruluşları tarafından yapılması gereken denetimler, işin gerektirdiği sayı ve nitelikte denetçiden oluşan denetim ekipleri tarafından gerçekleştirilir. Denetim ekipleri, denetlenen işletmenin büyüklüğü, faaliyetleri ile tabi olduğu düzenlemelerin özelliği ve benzeri hususlar dikkate alınarak denetimi Kurum düzenlemelerine uygun bir şekilde gerçekleştirebilecek yetki, bilgi, beceri ve tecrübeye sahip olan yeterli sayıda denetçiden oluşturulur.

Ancak denetim ekipleri üç denetçiden az olamaz. Denetim ekiplerindeki sorumlu denetçi ve belirlenen diğer kademeler için en az birer yedek denetçi belirlenir. Yedek denetçiler yerini aldıklarının sorumluluklarını üstlenebilecek nitelikte olmalıdır. Denetime tabi işletmelerin özellikleri itibarıyla, Kurum tarafından farklı asgari denetçi ve yedek denetçi sayıları belirlenebileceği,

(4) Denetim ekipleri, denetimlerini sorumlu denetçinin gözetim ve idaresi altında gerçekleştirileceği,
Mesleki sorumluluk Sigortası başlıklı 33’üncü maddesinde; (1) Denetim kuruluşlarının ve denetçilerin, üstlendikleri ilk denetim işiyle birlikte başlamak üzere, tüm denetimlerini kapsayacak şekilde mesleki sorumluluk sigortası yaptırmaları şart olacağı,

Denetimlerde Sorumluluk başlıklı 44’üncü maddesinde de;

(1) Denetim raporlarının TDS’ye aykırı olması ile bu raporlardaki bilgi ve kanaatlerin yanlış, eksik ve yanıltıcı olması nedeniyle doğabilecek zararlardan, denetim kuruluşları ve denetçiler ayrı ayrı hukuken sorumlu olacağı,

(2) İdari yaptırımlar, mevzuata aykırılıkları tespit edilen denetim kuruluşları ve denetçiler hakkında uygulanır. Kurumca gerekli görülen hallerde, denetim ekiplerinde görevlendirilen ve işlem ve eylemleriyle mevzuata aykırılığa neden olan denetçiler hakkında da yaptırım uygulanacağı,

(3) Denetim ekiplerinde, denetçi olarak görevlendirilenler dışında, denetime yardımcı olmak üzere yer alan kişilerin sebep olduğu mevzuata aykırılıklardan, idari yaptırımlar bakımından bu kişiler değil, gözetiminde çalıştıkları denetim kuruluşları ve denetçiler sorumlu tutulur. Denetime yardımcı olmak üzere yer alan kişilerin genel hükümler, bağımsızlık, tarafsızlık ve sır saklama yükümlülüklerinden doğan sorumluluk halleri saklılığı,
hükümlerine açıkça yer verilmiştir.

Sonuç olarak, Denetim kuruluşlarına veya denetçilere 33’üncü madde de belirtilen mesleki sorumluluk sigortasının yaptırılmaması, hallerinde uyarı yaptırımı uygulanmaktadır.
Denetim raporlarının TDS’ye aykırı olması ile bu raporlardaki bilgi ve kanaatlerin yanlış, eksik ve yanıltıcı olması nedeniyle doğabilecek zararlardan, denetim kuruluşları ve denetçiler ayrı ayrı hukuken sorumludurlar.

Denetim ekiplerinde, denetçi olarak görevlendirilenler dışında, denetime yardımcı olmak üzere yer alan kişilerin sebep olduğu, mevzuata aykırılıkları tespit edilen denetim kuruluşları ve denetçiler hakkında uygulanır. Kurumca gerekli görülen hallerde, denetim ekiplerinde görevlendirilen ve işlem ve eylemleriyle mevzuata aykırılığa neden olan denetçiler hakkında da idari yaptırım uygulanır.

Denetim ekiplerinde, denetçi olarak görevlendirilenler dışında, denetime yardımcı olmak üzere yer alan kişilerin sebep olduğu mevzuata aykırılıklardan, idari yaptırımlar bakımından bu kişiler değil, gözetiminde çalıştıkları denetim kuruluşları ve denetçiler sorumlu tutulurlar.

Denetim kuruluşları ticari defterlerini, düzenlenen denetim raporlarını elektronik, manyetik ve benzeri ortamlarda tutulanlar dâhil olmak üzere denetim çalışmalarına ve kalite kontrol sistemine ilişkin her türlü belgeyi ekleriyle birlikte on yıl süreyle saklamak zorundadır.

Denetim kuruluşları ve denetçiler, birinci fıkra kapsamında saklanması zorunlu tutulanlarla birlikte Kurum tarafından görevlendirilenlerce talep edilen her türlü bilgi ve belgeyi ibraz etmek, gerektiğinde görevlilere bunların birer örneklerini vermek ve incelenmesine uygun ortam sağlamakla yükümlüdür.
Her bir denetim çalışmasına ilişkin, elektronik, manyetik ve benzeri ortamlarda tutulanlar dâhil olmak üzere, tüm belgelerin ekleriyle birlikte denetim dosyası haline getirilmesi zorunludur. Denetim dosyalarının denetim sırasında oluşturulması esastır.

Ayrıca, Denetim kuruluşları ve denetçiler;

Sicil bilgileri dâhil olmak üzere Kuruma daha önce bildirilmiş her türlü bilgide meydana gelen değişiklikleri takip eden günden itibaren en geç 10 gün içinde,

Denetim sözleşmelerini ve diğer hizmetlere ilişkin sözleşmelerle ilgili olarak Kurum tarafından istenecek bilgileri imza tarihini takip eden günden itibaren en geç 10 gün içinde,

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 399’uncu maddesi uyarınca görevden alma ve sözleşmenin feshine ilişkin işlemleri işlem tarihini takip eden günden itibaren en geç 10 gün içinde,

Mesleki sorumluluk sigortası poliçesini düzenlenme tarihini ve poliçe ve sigorta şirketindeki değişiklikleri takip eden günden itibaren en geç 10 gün içinde,
Son takvim yılına ait gelirlerini Kurumca belirlenen şekle uygun olarak Mayıs ayının on beşinci gününün sonuna kadar,

Diğer bildirimler ile Kurumca istenecek diğer bilgileri mevzuatta belirtilen süre ya da Kurumca verilecek süre içerisinde,

Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumuna bildirmek zorundadır.

Diğer taraftan, Denetim kuruluşları ve denetçiler 6102 sayılı Kanun uyarınca yaptıkları denetimlerde aşağıdaki yükümlülüklerini de yerine getirmesi gerekir.

Denetim sonuçlarını, 6102 sayılı Kanuna ve bu Bağımsız Denetim Yönetmeliğine uygun şekilde raporlayıp sunmak, denetim faaliyeti ve sonuçları konusunda genel kurula açıklamalarda bulunulması
6102 sayılı Kanunun 378’inci maddesi uyarınca gerekli hallerde riskin erken saptanması ve yönetimi komitesinin kurulmasını önermek, böyle bir sistem varsa bunun yapısı ve uygulamalarını açıklayan ayrı bir rapor düzenleyerek denetim raporuyla birlikte yönetim kuruluna sunulması,

6102 sayılı Kanunun 399’uncu maddesinde belirtilen denetçilerin seçimi, görevden alınması ve sözleşmenin feshine ilişkin hükümlerine uyulması,

Denetim sözleşmesinin feshi halinde, fesih tarihine kadar elde ettiği sonuçları 6102 sayılı Kanunun 402’nci maddesine uygun bir rapor haline getirerek genel kurulun bilgisine sunulması,

Bağımsız denetime ilişkin olarak 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve ikincil mevzuat düzenlemeleri dışındaki 6102 sayılı Kanun ve ilgili mevzuatında öngörülen diğer yükümlülükleri yerine getirilmesi,
gerekmektedir.

Diğer taraftan; Bağımsız Denetim Kuruluşları ve Bağımsız Denetçiler, sorumluluklarını, yasal yetkilerini kullanarak yerine getirir.

Bağımsız denetçinin yasal yetkilerinin genelde dört ana başlık altında söz etmek doğru olacaktır.
Bağımsız denetçinin denetim görevine atanması sırasında yapılan denetim sözleşmesine bağlı çevreden doğan yetkiler,

Denetim çalışması sırasında denetlediği işletmede önemli gördüğü her türlü veriye doğrudan ulaşabilmesi yetkisi,

Denetlediği işletmenin yöneticileri, danışmanları ve formal ilişki kurduğu noktalardan açıklama isteme yetkisi,

İşletmenin düzenlediği her türlü toplantıya katılabilme, toplantı çağrılarını ve raporlarını edinme yetkisidir.

Yetkilerin kullanımında gelenekler, meslek kuralları ve yasaların gözettiği sınırlamalar, gerek bağımsız denetçinin, gerek bağımsız denetim mesleğinin ve gerekse kamu yararının gerekleri olarak yürürlüktedir.

Bu nedenle; bağımsızlık, bütünlük ve tarafsızlık kurallarına uyularak, mesleki kurumsallaşmanın oluşturduğu ve geliştirdiği mesleki ve teknik standartları gözetilerek, kamuya, müşteri işletmelere ve meslektaşlara sorumluluk taşınarak yürütülür.

Bağımsız denetçiye toplumun verdiği bir diğer görev de, finansal tablolar denetimi dışındaki inceleme hizmetleridir. Bu hizmetler içinde iç kontrol faaliyetleri, mevzuata ve sözleşmelere dayalı işler, finansal tablolara ilişkin tamamlayıcı bilgi tabanını oluşturma ve yatırım analizleri başlıca alanları oluşturmaktadır.

Finansal tablo denetimi dışında sayılan bu tür hizmetlerin yalnızca genel kabul görmüş denetim standartları çerçevesinde sürdürülmesi mümkün olmadığından, yeni inceleme standartlarının, dolayısıyla yeni ve farklılaşan sorumluluk alanlarının meydana gelmesi gündemdedir.

Bu tür incelemelerin ötesinde, özellikle vergilendirme ve yönetsel danışmanlık hizmetleri ile ilgili çerçevelerin bağımsız denetçiye de sorumluluklar yüklemesi de artık doğal olarak görünmektedir.

Toplumsal beklentilerin bağımsız denetçiye finansal bilgilerin güvenilirliği konusunda güvence vermeye yönelik yeni roller ve sorumluluklar tanınmaya başladığı ve beklentilerin giderek somutlaştığı aşikârdır.

Bağımsız denetçinin faaliyet kapsamına bağlı olarak sorumlulukları genişledikçe denetim riskinin ölçülmesi ve en aza indirilmesine olan ilgisi de, doğal olarak gelişmektedir.

Bağımsız denetçinin mesleki sorumluluklarının başında iş gördüğü ortamın beklentilerine uygunluk nitelik ve türde bağımsız denetim hizmeti vermekten gelir.

Bağımsız denetçinin gelişen mesleki sorumluluklarının temelinde yanlışlıkların araştırılması yer almaktadır. Yanlışlıkların gözden geçirilmesinde ise özellikle kasıtlı düzensizlikler ve hilelerin ortaya çıkartılmasını sağlayacak mesleki önlemlerin yürürlüğe konulması büyük önem kazanmaktadır.

Makale ilk olarak 23 Mayıs 2015 itibari ile İKTİSADİ DAYANIŞMA HABER AJANSINDA YAYINLANMIŞTIR.
TIKLAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ…

YARARLANILAN KAYNAKLAR

Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu Bağımsız Denetim Yönetmeliği

3568 Sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Bağımsız Denetçilerin Yetki ve Sorumlulukları Adlı Makale

Denetim Ekipleri Ve Büro Standartları Üzerine !!!

26.12.2012 Tarihli 28509 sayılı  Resmi Gazete’de Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) tarafından BAĞIMSIZ DENETİM YÖNETMELİĞİyayınlanmış olup buna göre;
Finansal tablo ve diğer finansal bilgilerin, finansal raporlama standartlarına uygunluğu ve doğruluğu hususunda, makul güvence sağlayacak yeterli ve uygun bağımsız denetim kanıtlarının elde edilmesi amacıyla, denetim standartlarında öngörülen gerekli bağımsız denetim tekniklerinin uygulanarak defter, kayıt ve belgeler üzerinden denetlenmesi ve değerlendirilerek rapora bağlanmasına BAĞIMSIZ DENETİM ve bu işleri yapan kişiye de Bağımsız Denetçi denir..

Bağımsız Denetim Yönetmeliğinin Denetim Ekipleri başlıklı 27’inci maddesinin 1’inci fıkrasında;

“Mevzuat uyarınca sadece denetim kuruluşları tarafından yapılması gereken denetimler, işin gerektirdiği sayı ve nitelikte denetçiden oluşan denetim ekipleri tarafından gerçekleştirilir.
Denetim ekipleri, denetlenen işletmenin büyüklüğü, faaliyetleri ile tabi olduğu düzenlemelerin özelliği ve benzeri hususlar dikkate alınarak denetimi Kurum düzenlemelerine uygun bir şekilde gerçekleştirebilecek yetki, bilgi, beceri ve tecrübeye sahip olan yeterli sayıda denetçiden oluşturulur.
Ancak denetim ekipleri üç denetçiden az olamaz. Denetim ekiplerindeki sorumlu denetçi ve belirlenen diğer kademeler için en az birer yedek denetçi belirlenir. Yedek denetçiler yerini aldıklarının sorumluluklarını üstlenebilecek nitelikte olmalıdır. Denetime tabi işletmelerin özellikleri itibarıyla, Kurum tarafından farklı asgari denetçi ve yedek denetçi sayıları belirlenebilir.” denilmektedir.
Buna göre; KAYİK hariç oluşturulacak denetim ekibinde en az 1 adet Sorumlu Denetçi, 2 adet de Denetçi olmak üzere, 3 kişinin olması gerekir.
Ayrıca; Yedek denetçiler yerini aldıklarının sorumluluklarını üstlenebilecek nitelikte, 1 adet yedek sorumlu denetçi, 1 adet de yedek denetçi olmak üzere, toplam en az 5 kişilik denetim kadrosu mevcut olmalıdır. İş bu durum Denetim Kuruluşu ve Bireysel Denetim en az kadrosunda 5 kişidir.
Buradan yola çıkarak Denetim Kuruluşu veya Bireysel Denetim ‘de ekipleşme farklılığının olmadığını da ayrıca belirtmek isterim ki, eğer farklı denetim pozisyonlarını bir kenara bırakacak olursak, en az paydasında ekip sayısının aynı olduğunu görebiliriz.
Bunun hiç de iddialı bir ön görü olmadığını kabul edecek olursak, denetim kadrosunu bireysel olarak oluşturanların aslında, kurumlara bir zarar vereceği kanaatini, denetimin daha tabana yaygın hale gelmediği şu günlerde, taşımıyorum. Dış Denetim limit hedefleri aralığında, ikisini gerçekleştiren firma zaten psikolojik olarak, karşısında Denetim Kuruluşu aramaktadır. Güven telakki etmeyen bireysel denetim bu aşamada tercih sebebi değildir. (2015 yılı için bu kriterler; 50 milyon aktif toplam, 100 milyon net satış hasılatı ve 200 çalışan olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla 2013 ve 2014 yıllarında bu 3 kriterden herhangi ikisini sağlayan şirketler 2015 yılında bağımsız denetime tabi olacaktır.)
Ancak A.Ş. denetçi olgusu ile veya tabana yayıldıkça bağımsız denetim, bireysel denetimin denetim kuruluşuna olan Haksız Rekabeti de, doğal olarak tetiklyeceğinden,zarar verir konumuna geçeceği tabidir.

Bağımsız Denetim, an itibari ile bir çok belirsizliklere rağmen gelecek vadedeceği aşikar, hizmet sektörünün en prestijli mesleklerinden biri olarak, yıldızını parlatmaya devam etmektedir.

Denetim mesleğinin daha saygın ve daha nitelikli bir meslek haline gelmesine katkı sağlamak amacıyla mesleğin icra edildiği mekanlarda ve verilen hizmetlerde asgari düzeyde olması gereken standartları oluşturmak için çalışmak ve standartları oluştururken, fiziki mekan ve çalışma standartları olmak üzere iki başlık belirlemek gerekmektedir.

Ve fakat ne büro standartları ve ne de tam olarak çalışma usül ve esasları belirlenmiş değildir.
Mesela, bir Bağımsız Denetim Firmasının, en az denetçi sayısına göre çalışma ofisinin kişi başına düşen çalışma alanı m² ‘si, bekleme salonu, toplantı salonu ve önemli mevzulardan biri de arşivi en az kaç m² olacağı, denetçilerin dinlenme salonları ve hobi alanları v.s.ile alakalı hiçbir standart, belirlenmiş olmamakla beraber, maddi olarak da bunların yerine getirilme keyfiyetini karşılayacak veya öngörecek kazanımlar yakın geleceğimizde yer almamaktadır.
Avrupa Birliği normlarının kenarından köşesinden geçmeyen, bir karışık düzenimiz olduğunu bilelim.


Mesleğin icrası ile ilgili standartlar konusunda, meslek mensubunun aylık fiili çalışma saati ile bağlantılı olarak istihdam edilecek personel sayısını, takip edilmesi gereken süreli yayınları, denetim işyerleri ile bürolar arasındaki bilgi akışını daha düzenli olmasını sağlamak için oluşturulabilecek formları belirlemek gerekir.
 Fiziki mekan standartları başlığında ise ayrıca, dış tabela, bina içi tabelası ve kartvizit standartlarına varana kadar belirsizliklerin giderilmesi meslek ve meslektaş itibari değerinin artacağına hizmet eder ve muhakkak önemlidir.

Kamu Gözetim Kurumu ’nun bu sorunları henüz çözeceği uzak ihtimal olup yakın gelecekteki denetçi birliği oluşumlarında, daha aktif ve hızla rol model oluşturması gerekir.
Gerekli mevzuatın çıkarılması ile, Denetçilerin temsil edileceği bu çok önemli yapılanma da, an itibari ile, belli bir oda veya birlik bütünlüğünün yönetim kademesini ele geçirmek adına, yapılanmaları yakından “gözetim altına almasını, ” hakların korunmasındaki adalet ilkesinde diliyor ve tez zamanda “yüksek kalitede ve güvenilir bir finansal raporlama ve bağımsız denetim ortamı oluşturmasını” fayda hülasa görüyorum.

Selahattin İPEK
Bağımsız Denetçi
bdselahattinipek@gmail.com

 

Kaynak:

*KGK.gov.tr
*İSMMO komite standart çalışmaları
*Selahattin İPEK-Bağımsız Denetim Nedir? Gelişimi hakkında hatırlatmalar

Beyanname İmzalatma Zorunluluğu (VUK Mükerrer Mad. 227)

2014 yılı mali tablolarına göre,
Aktif Toplamı: 6.385.000 TL ve Net Satışlar Toplamı: 12.766.000 TL’yi aşmayan kurumlar vergisi mükellefleri ile ticari, zirai ve serbest meslek kazançları dolayısıyla gerçek usulde vergilendirilen gelir vergisi mükellefleri 2015 yılı beyannamelerini, meslek mensuplarına imzalatmak zorundadırlar. Bu hadlerden herhangi birini aşan mükellefler ise beyannamelerini
dilerlerse YMM’lere tasdik ettireceklerdir.YMM ile Tam tasdik sözleşmesi yaptırmayan –ki böyle bir zorunluluk yok tabi – mükellefler, SM veya SMMM ‘lere imzalatılamayacağına göre idare tarafından beyannameleri nasıl ve ne şekilde alınacaktır ?GİB tarafından takibi yapılamaması yüzünden muallakta olan bu konunun ne kadar farkındayız. ?Limitleri aşan mükelleflerde beyanları SM veya SMMM imzalamaması gerektiği halde buna dikkat edenin çok olmadığı muhakkaktır.
İşte bu yüzden kanuni bir zorunluluk olmamasına rağmen, birçok YMM ‘nin hadler üzerindeki mükelleflere sanki zorunlulukmuş gibi tam tasdik sözleşmelerini yaparak haksız olarak yıllardır bir gelir elde etmişlerdir.
Bir nevi hırsızlık oltası değil midir?
Şirketler arasında tam tasdik sözleşmesi düzenleyenler incelenmez diye yanlış olan bir kanaat ile de bu durumu pekiştirerek işlerinin artması yönünde kullandılar.
Dolayısı ile işveren birazda korkusundan olsa gerek, tam tasdik yaptırarak denetimden kurtulacağını hedefliyor.YMM ‘lerde bu kanaatten yararlanarak sözleşmelerini yapmakta ve fakat bunun yanlış olduğunun özellikle bilinmesinde yarar vardır.
Beyannamelerini elektronik ortamda gönderebilmelerine izin verilen mükellefler diledikleri takdirde Tebliğ uyarınca elektronik beyanname göndermeye aracılık yetkisi verilmiş gerçek ve tüzel kişiler vasıtasıyla da beyannamelerini gönderebileceklerdir.
Bu demek oluyor ki, YMM ile ARACILIK SÖZLEŞMESİ yapmak sureti ile gelir ve kurum mükellefi beyanlarını gönderirler.Hem de tam tasdik ücretinden çok daha az bir ücretle bu işi yaparlar..Aynı şekilde SMMM ‘ler ile de ARACILIK SÖZLEŞMESİ yapılabilir mi?Hemen neden olmasın diyerek, limitler üzerinde zaten her iki meslek mensubunun da görevsiz olduğunun altını çizerek kanaatimi belirtmek isterim.Birine uygulanmayanın, diğerine uygulanırlığı olmaması gerekir.
Türmobun bu konudaki tutum ve davranışı nedir bilemiyorum.
Lakin firmanın muhsebeden yoksunluğu burada söz konusu bile edilmedi.
Yani bir başka sorunun varlığı şu ki, firmada kayıtlama artık ehil ellerden ziyade olmuştur.

Selahattin İPEK
SMMM-Bağımsız Denetçi
bdselahattinipek@gmail.com

Uygunluk Denetimi ve Sorumluluk (!) Bilanço muhsabeye uygun, muhasebede belgeye uygun ve tek düzene uygunsa işlem tamam ve uygunluk denetimi gerçekleşmiş olmaktadır..

Mali Denetim (Financial Audit), Uygunluk Denetimi (Compliance Audit) ve Performans Denetimi (Performance Audit) standartları mevcuttur.
Yazımızın konusuna denetim standartına göre Uygunluk Denetimi (Compliance Audit) ‘ni alarak, burada mali  mevzuata ve diğer  kanun ve  tüm  vergi tebliğlerine  göre şirket ticari operasyonlarının  gerçekleşip gerçekleşmediği , mevzuata uyulup uyulmadığı  veya hangi düzeyde uyulduğunu  belirlemek  amacıyla  yapılan denetimlerin ele avuca sığmaz, esnek pozisyonları üzerinden bazı noktalarına bakmaya gayret edilecektir..

Denetimlerde esas  alınacak en önemli vurgu, taraflar kapsamındadır.
Konumuz gereği firma ve devleti taraf olarak alacağız.
Kanunların  belirlediği kurallar çerçevesinde, kayıtlamanın yapılıp yapılmaması ve bu kayıtlama neticesinde de verginin doğru ve hakkaniyet dairesinde tahakkuk ederek ödenmesidir.
Uygunluk denetimide olması gereken yasak kurallar çerçevesinde, iş  bu durumun ne kadar ve nasıl uygulanabildiğinin belirlenmesidir.
Mali işler, vergiler,bildirgeler, beyannameler vs alanlarda  gerçekleşene bu alan aslında detay baktığımız vakit, çok daha geniş alanları içermektedir.

İncelenme,tespitlerin yapılması veya mali ve sgk müfettişlerinin, kayıt unsurlarının doğruluğunun tesvikine ve tespitine ve dahi çalışanların tüm bu işlemleri yaparkenolan samimi yaklaşımlarının tespiti için gereklidir.

Yani hata ve hileleri ortaya çıkarmak ve onları önlemek, caydırıcı etkiler ile baskı oluşturarak,
bir daha bu hata ve hilelere girilmesini önlemektir.
Bunlar denetim standartları olarak tebliğlerde yazar.
Tebliğlerin asıl amacı olarak uygunluk denetimini temel almaktır… Muhasebeci için…
Fakat dikkatlice bakıldığında ise bir sürü hırsızlık oltaları vardır.

Vergi Denetim Kuruluna ait görüşlere göre, Muhasebe kaydını düzgün yapmayıp örtmek abuk/sabuk kayıtları alarak bilançoda farklılık çıkarırsan bunuda yazman gerekiyor..

Yani sen normal yere gidecek kaydı, normal yere gitse vergi çıkarıcakken, üstünü örterek başka hesaba yaparsan, bu muhasebede hileye girer.
Buradan da o kayıtlamayı yapanın sorumluluk yazması gerekir.
Temelinde denilen uygunluk denetimidir aslında. Denetim kanun koyucunun hakkı ve işidir..
Bu işlem yapılırken, ister YMM tasdik olsun İster SMMM olsun, Vergi Denetim Kurulu ‘nu ilgilendirmez. Çünkü denetim emrini veren güç siyasidir..
Son zamanlarda o kadar eleştiri yapılan ve bir muamma olan denetim meselesi, düzene sokulabilmesi için gereken erki  yine siyasilerden alması gerekir. Yani kanun koyucular…
Muhatabı Vergi Denetim Kurulu değildir.
Refleks gösterebilmek için odalarımız ve Türmob birlikte hareket ederek, güçlü bir bir birliktelik ile siyasi erki harekete geçirebilmek mümkündür.
Yoksa bahsi edilen sorumluluk pozisyonlarının önü açık kendi içinde bir sürü hırsız oltaları vardır.
Tedbirleri alarak meslek mensuplarını sorumluluk illetinden kurtarmanın yollarına vasıl olmak aceleci bir yaklaşım değildir.Hileye giren her türlü varakanın gerekirse sahte (naylon) veya yanıltıcı belge statüsünde olup olmasının sorgulanması bir şekilde kayıtlamanın kullanılmasına sunulması gerekmektedir.
Tek taraflı olarak sanki devletin muhasebeyi tuzağa düşürebilme adına bu durumu kullanması orantısız ve suça ister istemez ortak etme gayretinden başka bir şey değildir.

Devam edelim irdelemeye…

Bilanço muhsabeye uygun, muhasebede belgeye uygun ve tek düzene uygunsa işlem tamam ve uygunluk denetimi gerçekleşmiş olmaktadır.. Önemli olanın bu uygunlukta belge düzeni nasıl olmalı ve senelerce sorumluluk olgusunun nasıl bir stres ile yük olarak işi yapanı psikolojik yıpranmaya maruz bırakacağını düşünmek bile manidardır.

O halde mutlaka belge düzenine riayet edilerek, gerçek değerler üzerinden ıslak imza ile envanter alınarak dosyaya koymak inceleme ve denetlemeler açısından önem arzetmektedir.

Eskiden İkmalen Tarhiyat cezası azdı..
Gerekçesi kayıtları mükellef veya muhasebecisi ibraz etmekte idi. İkmalen Tarhiyat, Kayıttan çıkan farklılıktı ve Maliye buna fazla önem vermemekte idi.
Fakat şimdilerde hile yaptına getirerek mükellefin suçuna ortak etmektedir.Bilerek ve kasıtlı yaptın diyerek kaçakçılığa bir nevi sokmaktadır. Mükellefin suçuna ortak etmektedir.Bilerek yaptığın için… Halbuki burada kasıt olsa idi defter ve belgeleri ibraz ettiğimiz vakit onların içinden bularak ceza işlemekte iken, bu defa direk hileye alarak denetim amacından cezayı yazmaktalar…
Hırsız oltalarından biri de bu..
Eskiden vergi daireleri bilgi paylaşmıyordu dolayısı ile vergi mahremiyeti vardı. Şimdilerde ise bir çok şekilde bilgi paylaşımı interaktif olarak devlet kurumları içinde dolaşmakta ve isteyanin malum ameline göre eline geçebilmektedir.

Vergi mahremiyetinin daha bir hassas olduğunu varsaydığımız o dönemler içinde Maliye, bir ay önceki borsa gibi değişen bilgileri yani hangi rapor hangi anda yazıldı kim hangi koda girdi bunları YMM Odalarına veriliyordu ve ordan da paylaşılmaktaydı. Bu adam veya bu firma sahte, bu adam veya bu firma sıkıntılı bir şekilde bilinebiliyordu.

Bu adamın veya firmanın fatura cildi kayıtlı değil gibi v.s.bilgiler varken, daha sonra bir kişinin bir program yaparak otomatik tarama ve otomatik yoklama yapılır diye piyasaya rant olarak sunması ile alternatif bir başka yol bulunacağına direk Vergi Dairesinin YMM Odasına verdiği ve YMM Odasında paylaşılan bu bilgi akışı kesildi.
Tekrar aynı hak istenmektedir. Ve fakat itiraz noktasında artık bu hakkın kayıtlamayı yapana da verilmesi zaruri görünmektedir.
Yoksa şu gerçek söz konusu olacaktır;
Kamu Hizmetlisi veya Kamu Görevlisi olmak şartları ele alınırsa durum ne olmalı?
Cezayı alırken hizmetli / görevli diye mi alınmakta?
Mahkemede yemin ediliyor mu?
Yuvarlak mühür veriliyor mu?
Yetki verilmiyorsa, o zaman ifadeyi alacak kim..?
Savunmamı alacak olan kim ?
Ben memursam bir sıkıntı yok…Memursam senin hakkını banada ver ben de bilgiye erişeyim….
Eğer memur değilsem, bilgi erişimim söz konusu olmadığından cezam ayrılsın..
Ve fakat içerden memur olanın aslında hiçbir bilgiye ulaşmak hakkı olmamasına rağmen, o hakkı kendinde görenler meslek mensubuna memuru gibi ceza kesmektedir.

Dolayısı ile uygunluk denetimi esas alınarak bilanço deftere, defter belgeye ve muhasebesine uyumluluk esasına göre bu işlemlere tavassut edilerek işlem yapılmış olur…

Burada önemli olan demek ki, stok, kasa, v.s.  gittim sayamadım durumuna göre mükelleften imza almak kaydı ile belgeye dayandırmamız gerekir.. Yazarak dosyaya koymamızda fayda vardır..
Yani envanterini doğru kabul ederek imzalı belgeyi kaşeleyerek almamız gerekir..
Gelir veya kurum beyanları dipnotlardaki durumu yazmak da aynı şeydir.

Ayrıcalıklı olan bir konuya değinmeden geçemeyeceğim.
Çünkü bu hesap diğerlerinden daha bir önem taşımaktadır ve tam bir tuzaktır.
Ortaklardan alacaklar hesabında gösterilen tutarın sadece bir çok değişik cezaya muhatablığı vardır ki, adat hesaplamadıysan kurumlar vergisine matrah farkı,Katma Değer Vergisi, Transfer Fiyatlaması ve kar dağıtımından %15 stopaj ve birde üstüne üstlük bu suçları bir anda  işlediğin için tekerrürden %50 zam konulmaktadır.
Bunların yanında, meslek mensubu da, Tek Düzen Hesap Planı ‘na uymadığı, kanun ve kurallara  uygun kayıt yapmadığından sorumlu tutulmaktadır.

Vergi Müfettişlerinin yapmış olduğu denetim türü uygunluk denetimi ise, bu gibi denetimlere hazır olmak veya hazırlanmak gereğini ensemizde devamlı hissederek geleceğe yürümek dileği ile…!!!

Selahattin İPEK
SMMM-Bağımsız Denetçi
bdselahattinipek@gmail.com

Kaynak: YMM Mehmet Şahan-Sohbetimizden alıntılar yapılmıştır…

admin's RSS Feed
Go to Top